İsa
(A.S.)'nın Kur'an'daki adı «el-mesih» deyimiyle geçmektedir. Bu, İsa'nın
lâkabıdır. Bazen de İsa lafzıyla kullanılmıştır. Bu da onun özel ismidir.
İbranice Yeşu'dur ismi. Yani Muhlis (Kurtarıcı) demektir.
Hz. Meryem tek
başına, halvette bulunduğu bir anda Cebrail (A.S.) kendisine göründü. Cenab-ı
Hak Cebrail'i bir genç adam suretinde ona gönderdi. Meryem titremeğe başladı.
Kendisine kötülük yapacağını zannetti. «Senden Allah'a sığınıyorum» dedi. «Eğer
sen muttaki olsaydın burada olmazdın» diye ilâve etti. Cebrail (A.S.) ona,
kendisinin Allah katından geldiğini haber verdi. Ona zeki bir çocuk hibe etmek
için geldiğini söyledi. Meryem hayrete düştü. Kendisinin nasıl çocuğu
olabilirdi? Kimse ona dokunmamıştı. Cebrail (A.S.) Meryem'e durumu
kolaylaştırdı. Meseleyi Allah'ın kudretine havale etti: «Allah o mabuddur ki
hiçbirşeyden aciz değildir.» Meryem'in entarisinin yakasına üfürdü. Ve hemen
hamile kalıverdi.
İslâm
bilginleri, Hz. Meryem'in hamilelik müddeti hakkında farklı görüşlere sahiptirler.
İbni Abbas (r.a.), hamilelik müddeti ile doğumun bir saat içinde olduğunu,
tefsircilerden bazısı diğer kadınlar gibi dokuz ay sürdüğünü söylemişlerdir. İmam-ı
Mukatil ise bir saat hamile, bir saat çocuğun gelişmesi ve bir saat de doğum
müddeti olmak üzere 3 saat olduğunu söylemiştir.
Meryem'in
doğum yapması gelip çatınca bir hurma ağacının altına gitmeye mecbur kaldı.
Orada beytullehım denilen yerde bir hurma ağacının altına gitti. Burası
Beytulmakdis'e birkaç km. uzakta olan bir yerdir.
Doğum mevsimi
kış zamanına tesadüf etti. Hurma ağacı kupkuru idi. O ağacın altına gelmesinin
iki nedeni vardı. Birisi halkın gözünden uzak olmak, ikincisi ağaca doğum
anında tutunmaktı. İşte orada Meryem bin hesabı hesapladı. Halkın kendisi için
ne diyeceklerini ve kendisine nasıl zina iftirasını yakıştıracağını hesap ederek
«Keşke ben bundan evvel ölmüş olsaydım» ve «Keşke ben unutulmuş olsaydım»
diyordu. İşte o anda bir ses geldi: Bu sesin sahibi Cebrail'di.
«Hurma ağacının
dalını kendine doğru çek. Senin üzerine biçilmiş ve yaş hurma düşecektir.
Sakın üzülme! Rabbin senin alt yanında bir su arkı yarattı, hurmalar dökülsün.
Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen 'Ben Rahman'a
bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiç kimseyle asla söz söylemeyeceğim
de.»
Meryem elinde,
kucağında oğlu İsa (A.S.) olduğu halde tahminen 40 gün sonra kavmine
geldiğinde insanlar derinden sarsıldılar. Meryem'in tertemiz yetişmiş olması,
soy ve sopunun temiz olması, takva ile bu yaşa gelmesi, onları daha da
şaşırtıyordu. Şöyle dediler:
«Ey Meryem!
Doğrusu sen acayip bir şey getirdin.» Yani günahtan tiksinecek bir günah
yaptın.
«Ey Harun'un
kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi Anan da iffetsiz bir kadın
değildi»
Müfessirler,
«Ey Harun'un kızkardeşi» demekte ihtilâf etmişler. Bazıları «Meryem, Harun
(A.S.)'un zürriyetinden ve soyundan olduğundan dolayı ona Harun'un kız kardeşi
denilmiştir» demişlerdir
Başka
müfessirler de «Buradaki Harun, Musa (A.S.)'nın ağabeyi olan Harun değildir. Bu
Meryem'in zamanında bulunan salih bir kişiydi. Bu sözlerini Meryem'le istihza
etmek suretiyle söylediler. Çünkü onların nazarında Meryem çok kötü birşey
yapmıştı.» dediler!.
Meryem
konuşmamayı adadığı için bu sözleri dinlediğinde, beşikte bulunan oğluna işaret
etti. Onlardan istedi ki, ondan sorsunlar. Onlar Meryem'in bu işaretini daha
da garib sayarak şöyle dediler:
«Biz, beşikteki
çocukla nasıl konuşuruz?»
«Allah'ın bir
mucizesi olarak İsa dedi ki:
— Ben gerçekten
Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve benî bir peygamber yaptı. Bu tahakkuk
edecektir. Beni her nerde olsam mübarek ve, hayır öğreten kıldı. Ve hayatta
bulunduğum müddetçe bana namaz ve zekâtı emretti. Beni anneme ihsankâr kıldı.
Ve beni azgın bir zorba yapmadı. Hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem diri
olarak kaldırılacağım gün selâm benim üzerimdedir.»
Alimler
Cenâb-ı Hakk'ın Hz. İsa (a.s)'a o kitabı, ne zaman verdiği ve onu ne zaman
peygamber yaptığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Çünkü Hz. İsa (a.s)'ın, 'O,
bana kitab verdi, beni peygamber yaptı" sözü, bu işin, önceden yani bu
sözü söylediği andan itibaren veyahutta bundan hayli zaman önce olduğuna
delâlet eder.
Bu
vahyin Hz. İsa (a.s)'a annesinin karnında iken indiği ileri sürüldüğü gibi,
onun, annesinden ayrıldığında Cenâb-ı Hakk'ın kendisine kitabı ve o
peygamberliği verdiği, annesiyle konuştuğu, annesine kendi halini ve
kendisinin, Hz. Meryem'in berâetine delâlet edecek şeyleri kavmine
söyleyeceğini haber verdiği, işte bundan dolayı da Hz. Meryem'in Kavmine. Hz.
İsa (a.s) ile konuşmalarını işaret ettiği de ileri sürülmüştür.
Mevcut
İnciller'de Hz İsa’nın Beyütlahim'de dünyaya geldiği kaydedilmekle birlikte
Nâsıralı olarak takdim edilmektedir. Bu yüzden Hz. İsa’ya uyanlara Nasıralılar
da denmiştir. Dolayısıyla bu ifadeler arasında çelişki bulunup bulunmadığı
tartışılmıştır.
Hz. İsâ'nın
doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber milâdî başlangıç olarak
kullanılan tarihin yanlış olduğu kabul edilmektedir. Bazı tarihî bilgiler
ışığında yapılan araştırmalar onun doğum tarihinin milâttan önce 5. yılının
sonu veya 4. yılının başı olduğunu göstermektedir. Batı kiliselerince İsâ'nın
doğum günü sayılan 25 Aralık ise milâttan sonra IV. yüzyılda uzun tartışmalar
sonunda kabul edilmiş bir tarihtir ve esasen Hz İsâ'nın doğumuyla alâkalı değildir.
25 Aralık Roma İmparatorluğu'nda güneş ilâhı Mithra'nın bayramı olarak
kutlanıyordu. IV. yüzyılda hıristiyanlar, Malaki kitabında yer alan "Fakat
size, ismimden korkanlara, salâh güneşi kanatlarında şifa olarak doğacak"
ifadesini Hz. İsâ olarak yorumlamışlar, güneş ilâhı Mithra'nın yerine
"salâh güneşi İsa"yı koymuşlar ve bugünü "noel" olarak
kabul etmişlerdir. Diğer taraftan Doğu ve Ermeni kiliselerinde 6 Ocak Hz. İsâ'nın
doğum günü olarak kabul edilmektedir.
Hz.
İsâ'nın asıl tebliğ hayatı Galile'de geçer. Bu bölgede değişik yerleri dolaşan
ve birkaç defa Kudüs'e giden Hz. İsâ iki defa kendi memleketi olan Nâsıra'dan
çıkarılır. Gittiği yerlerde halka vaaz eder, meseller vererek gerçekleri
anlatır, muhataplarına vaktin tamam olduğunu, Allah'ın hükümranlığının yakın
olduğunu, tövbe etmelerini ve İncil'e inanmalarını bildiren Hz İsâ, değişik
zamanlarda ve yerlerde birçok mucize gösterir: Çeşitli hastalıklara yakalanan
insanları, kör ve dilsizleri iyileştirir, kötü ruhları çıkarır, ölüleri
diriltir, çöldeki fırtınayı yatıştırır, beş bin kişilik bir topluluğu beş yemek
ve iki balıkla doyurur, ölümünü ve dirilişini önceden haber verir, kendi sureti
değişir. İsâ'ya inananlar çoğalır; buna karşılık cumartesi yasağı ile ilgili
kuralları ihlâl etmesi yahudi otoritelerince tepkiyle karşılanır.
Hz.
İsâ kendisine inananlar arasından havari denilen on iki kişi seçer. Onlara
nasıl dua edeceklerini öğretir. Meşhur dağ vaazını verir. YazıcıIarın ve
Ferîsîler'in çeşitli vesilelerle yönelttikleri eleştirileri ve sordukları
sorulan cevaplandırır. Havarilerini civar köy ve kasabalara göndererek
Allah'ın hükümranlığını haber vermelerini ister. Yahudilerin, özellikle de
onlar içinde en mutaassıp grup olan Ferîsîler'in dini yanlış yorumladıklarını,
sadece dış görünüşe önem verip asıl mânayı unuttuklarını vurgular. Yahudilerin
dinî anlayış ve yaşayışlarına yönelttiği tenkitler onların tepkisini çeker ve İsâ'yi
yok etmeye karar verirler.
Hz.İsa’nın
Mucizeleri :
O
çamurdan kuş şekilleri yapar, sonra üfler. O da Allah'ın izniyle kuş olup
uçardı. O anadan doğma körleri göze kavuşturur, alaca hastalığına tutulmuşları
el vurmak suretiyle şifaya kavuşturur. Özellikle bu hastalığın zikredilmesi,
doktorların onları tedavi etmekte acze düşmüş olmalarındandır. Allah'ın İzniyle
ölüleri diriltiyordu ve onlara yiyeceklerini ve evlerinde saklamakta oldukları rızıklarını
açıklıyordu.
İşte
Hz. İsa, Azer adında bir arkadaşını, koca karının oğlunu, gümrük memurunun
oğlunu diriltti ve bunlar bir süre yaşadılar, çocukları da oldu. Ayrıca Hz.
Nuh'un oğlu Sam'ı da diriltti ve o hemen öldü.
Hz.
Nuh'un oğlu Sam diriltilmiştir. Aradan dört bin seneden fazla bir zaman
geçmişti. Kabrinden kalkarken bütün başının tüyleri ağarmıştı. Hz. İsa sormuş
ki neden böyle başın ağarmış, sizin zamanınızda böyle saç ağarması yoktu. O da
demiş ki: Ey Allah'ın Ruhu! Beni çağırdığın zaman bir ses işittim Allah'ın
Ruhuna icabet et diyordu, sandım ki kıyamet koptu, ondan dolayı bu hâle geldim.
İnciller'e
göre Hz. İsâ babasız dünyaya gelmiştir; Hıristiyanlar bu durumu onun Tanrı'nın
oğlu olmasıyla açıklar ve Hz. İsâ'nın Tanrı'nın oğlu olduğuna inanırlar. Hıristiyan
taifesi, başlıca dört fırkaya ayrılmışlardır.
(1) Yakubiye fırkası. Bunlar Hz. İsa'nın tam manâsıyla
ilâh olduğuna inanırlar. Bunlar diyorlardı ki: "Allah, İsa'nın şeklinde
içimize gelmişti. Sonra göğe çıktı."
(2) Milkâniye fırkası. Bunlar da Hz. Isa hakkında aynı
inançta bulunmaktadırlar.
(3) Nasturiye
fırkası. Bunlara göre Hz. Isa, Allah Teâlâ'nın hâşâ oğludur. Sonra Allah onu
alıp kendisine yükseltti." dediler.
(4)
Merkusiye fırkası. Bunlar ekanimi selâse denilen üç asla inanırlar.
Ekanimi selâse
ise baba, oğul ile ruhül kudusten ibarettir. Şöyle ki: Bunlara göre Allah Teâlâ
ile İsa ve ruhül kudüsten («Ruhul-Kudüs Cebrail (A.S.) dir.» ibaret olmak üzere üç tanrı vardır, bunların
herbiri müstakil olarak ilahlık vasfına sahiptir. Bununla beraber bunlar yine
üç Allah değil bir Allah'tır. Bunlar Hz. İsa'nın asılıp bir müddet hayatı terk
etmiş olduğuna inanırlar. Demek ki, o müddet içinde kâinat, hâşâ -Allahsız
kalmış ve Allah kendisini kullarının ellerinden kurtarmaya kadir olamamış?.
Böyle bir eksiklik Yüce ilâh'a nasıl isnat edilebilir?. Velhâsıl:
Hıristiyanların inancı, tamamen akla, hikmete muhalif, muhakemeye gayrı lâyık,
son derece garib bulunmuştur.
Kelamcıların
çoğu şöyle demişlerdir: "Yahudiler, Hz. İsa (a.s)'yı öldürmek
istediklerinde, Cenâb-ı Hak, O'nu göğe kaldırdı. Bunun üzerine yahudilerin
başkanları, halk arasında bir karışıklık çıkmasından korktular ve bir adamı
yakalayıp öldürdüler, sonra da çarmıha gerdiler. Sonra halka O'nun Mesih İsa
(a.s) olduğu imajını verdiler. Halk İsa (a.s)'nın ancak, adını biliyordu. Çünkü
O, insanların içine fazla karışmazdı.
İkinci İzah:
"Allah Teâlâ, Hz. İsa (a.s)'nın şeklini, başka bir insana vermiştir."
Bu izaha göre de değişik açıklamalar yapılmıştır:
a) Yahudiler, Hz. İsa (a.s)'nın, arkadaşları (havarileri) ile birlikte
falancanın evinde olduğunu öğrenince, yahudilerin reisi olan Yahûza,
avânesinden Tayfiyus isminde bir adama, O'nun yanına girip, öldürmek için O'nu
o evden çıkarmasını emretmişti. Bu adam, Hz. İsa'nın yanına girince, Cenâb-ı
Allah Hz. İsa (a.s)'yı, evin tavanından göğe yükseltmiş ve Taytfiyus'a, Hz.
İsa'nın şeklini vermiş. Binâenaleyh yahudiler, onu Hz. İsa zannederek, çarmıha
germiş ve öldürmüşlerdir.
b) Yahudiler, Hz. İsa (a.s)'yı takip için bir adam
görevlendirdiler. Hz. İsa (a.s) dağa çıktı ve oradan göğe yükseltildi. Hak
Teâlâ, o gözetleyici adama Hz. İsa'nın şeklini verdi ve yahudiler onu,
"Ben, İsa değilim" dediği halde, öldürdüler.
c) Yahudiler, Hz. İsa'yı yakalamayı kafalarına koymuşlardı. Hz. İsa'nın
yanında on havarisi vardı. Hz. İsa (a.s) onlara, "Kim, kendisine benim
suretim verilmesi karşılığında, cenneti satın almak ister" dedi.
İçlerinden birisi, "Ben..." dedi. İşte bunun üzerine, Allah Teâlâ,
ona Hz. İsa (a.s)'nın şeklini verdi. O, evden çıkarılıp öldürüldü. Hz. İsa
(a.s) göğe kaldırıldı.
d) Hz. İsa 'nın havarilerinden olduğunu iddia eden bir münafık vardı. Bu
münafık, yahudilere gidip Hz. İsa (a.s)'nın yerini onlara haber verdi. Bu adam,
yahudilerle birlikte, Hz. İsa'yı yakalamak için içeri girdiklerinde, Allah
Teâlâ, Hz. İsa'nın şeklini o adama verdi. Böylece bu adam öldürüldü ve çarmıha
gerildi. İşte bütün bunlar, birbirine zıt olan ve birbirini nakzeden açıklamalardır.
İşlerin hakikatini en iyi Allah bilir.
Hz.
İsa'nın (s.a) çarmıha gerilme hadisesinden 2,5 yıl önce Hz. Yahya (a.s)
katledildi. Hz. Mûsâ ile Hz. İsâ arasında ise 1700 yıl vardır. Hz. İsa'nın
doğumu ile Hz. Muhammed (s.a.)'in doğumu arasında ise 569 yıl geçmiştir.
Müfessirler
şöyle demişlerdir: Hz. İsa (a.s)'nın göğe kaldırılmasından sonra da, Hz. İsa'ya
tabi olanlar hak üzere idiler. Derken hristiyanIarla yahudiler arasında bir
savaş oldu. Yahudilerin içerisinde, Pavlos denilen cesur birisi vardı. Bu, Hz.
İsa'nın taraftarlarının bir çoğunu öldürdü. Sonra da yahudilere dönerek,
"Eğer hak İsa ile ise biz kâfir olduk. Varacağımız yer, cehennemdir. Eğer
onlar cennete, biz cehenneme girersek mahvolduk gitti! Dolayısıyla ben bir çare
düşündüm: Hile kurup onları saptıracağım" dedi.
Atını eğerledi
ve yaptığı şeylerden ötürü zahiren (münafıkça) pişmanmış gibi göründü ve
pişmanlığını belirtmek için başına topraklar atmaya başladı: "Bana gökten,
"Sen hristiyan olmadığın müddetçe tevben (pişmanlığın) kabul değil"
diye ses geldi. Ben tevbe ettim" dedi. Bunun üzerine hristiyanlar onu
kiliseye aldılar ve o orada hiç çıkmadan bir yıl kalarak, İncil'i öğrendi.
Böylece hristiyanlar ona inandılar ve onu sevdiler. O, daha sonra Beyt-i
Makdis'e gitti ve yerine Nastûr isminde bir adamı bıraktı. Nastûr'a, İsa,
Meryem ve İlah'ın üç (esas) olduğunu öğretti. Oradan da Rum diyarına gitti.
Oradaki hristiyanlara da, "Lâhût" ile "Nâsûf'u öğreterek,
"Hz. İsa, ne insandır, ne cisimdir; o bir ilahtır" dedi. Adı Ya'kub
olan bir adama da bunu öğretti. Sonra adı "Melk" olan birisini
çağırdı ve ona "ilah zail olmaz. İsa da zail olmadı (ölmedi)" dedi.
Sonra bu üç adamı birden davet ederek, "Herbiriniz benim halifemsiniz.
İnsanları (herbiriniz) kendi İncil'ine çağırsın. Andolsun ki Hz. İsa'yı rüyamda
gördüm. O, benden razı idi. Ben yarın kendimi, Hz. İsa'nın rızası için
keseceğim" dedi ve mezbahaya girerek kendisini öldürdü. Sonra bu üç
kişiden her biri, insanları kendi görüş ve mezhebine davet etti. İşte
hristiyanlar içine bu küfrün girişinin yerleşmesinin sebebi budur. Bu, Vahidî
(r.h)'nin naklettiği bir husustur.
Hıristiyanlığı
yayıp Roma İmparatorluğuna sokarak ümitlerin çok üstünde olumlu sonuçlar
sağlayan AZİZ PAULOS'dur. Birçok mezheplere ayrılmakla beraber daha çok Hıristiyanlığı
şu üç büyük mezhepte görmek ve tanımak mümkündür: Katolik, Ortodoks,
Protestan..
Allah
Teâlâ) Hazretleri de Isa Aleyhisselâm'ın bu yakarış üzerine vahy yoluyla şöyle
(buyurdu ki) Ey Isa!. (Ben onu) O istediğiniz sofrayı (sizin üzerinize elbette)
tekrar tekrar (indireceğim) istirhamınız Yüce katımdan yerine getirilecektir.
(Fakat) O sofranın indirilmesinden (sonra sizden kim küfre düşerse) böyle bir
hârikanın, böyle büyük bir mucizenin ortaya çıkmasından sonra kim Cenab'ı
Hak'kın Rablığın!, Peygamberinin risâletini tasdik etmeyip de inkâra cür'et
gösterirse (artık ben kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim) pek şiddetli (bir
azap ile ona) o küfre düşene (azap ederim) Gerçekten bu büyük mucizenin
gösterilmesinden sonra nimete karşı nankörlük ederek imân şerefinden mahrum
kalanlar her türlü azaba lâyıktırlar. Nitekim rivayete göre Hz. İsa'nın
kavminden bir kısmı bu mucizeyi gördükten sonra yine küfre düşmüşler, Cenab'ı
Hak da onların yüzlerini en rezil hayvanlardan olan domuz suretine çevirmişti. Böyle
bir yüz değişikliği felâketine uğramış olan o kâfirler bu halde üç gün kadar
yaşayıp sonra helak olup gitmişlerdir.
Tefsirlerde açıklandığı üzere sofra şu mahiyette
bulunmuştu: İki bulut arasında yere indirilen sofra, bir kırmızı sofra idi.
Üzerindeki yiyecek ise kılçıksız ve pulsuz, kendi yağıyle kızarmış, kebab olmuş
balık idi, bu balığın baş tarafında tuz, kuyruk tarafında bir kâse içinde
sirke, çevresinde de çeşit çeşit sebzeler var idi. Beş tane de çörek var idi
ki, birincisinin üzerinde zeytin, ikincisinin üzerinde bal, üçüncüsünün
üzerinde yağ, dördüncüsünün üzerinde peynir beşincisinin üzerinde de kurumuş et
bulunuyordu.
Isa Aleyhisselâm bu sofranın indiğini görünce ağlamış,
Yarabbi. Beni şükreden kullarından kıl, ey Allah'ım bunu bir rahmet kıl, bir
ceza kılma diye dua etmiş "Bismillahi hayrirrazikın = rızık verenlerin en
hayırlısı olan Allah’ın adıyla" diyerek sofrayı açmıştır. Havarilerin
reisi, bu yiyecek dünyadan mı, âhiretden mi diye sormuş, Hz. İsa'da hayır
ikisinden de değil, bu Allah'ın kudreti ile meydana gelmiş bir harikadır diye
buyurmuştur. Sofradan bir çok kimseler yemişlerdir. Bundan yiyen fakirler
hayatları boyunca zengin olmuşlardır, hastalar da şifa bulmuşlardır.Rivayete
göre bu sofranın inişi kırk gün, gün aşırı devam etmiştir. Öğle vakti uçar
giderdi, İlk günü pazara tesadüf ettiğinden o günü, Hıristiyanlar bir bayram
günü kabul etmişlerdir.
Sofranın indiği çoğunluğa göre kesindir. Fakat bazı
zatlara göre bu sofranın inişi, mühim bir şarta bağlı olduğu için onun evvelce
inmesini istemiş olanlar, bu şarta riâyet edemeyip azaba uğrayacaklarını
düşünerek bağışlanma isteğinde bulunmuşlar, isteklerinden vaz geçmişlerdir,
binaenaleyh sofra da inmemiştir. Bu rivayet zayıftır, âlimlerin çoğunluğunun
görüşüne tersdir.
Müslim,
Sahihinde Ebu Hureyre'den... Resûlüllah buyurdu: «Rumlar El-Amak'a veya Dabık'a
inmedikçe Medine'den o gün yeryüzünün en hayırlı insanlarından meydana gelen
bir ordu onlara karşı çıkmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Ordular karşı karşıya
gelip saflaştıklarında Rumlar bizimle bizden esir götürenlerin arasından çekiliniz,
biz savaşalım diyecekler. Müslümanlar: Hayır, Allah'a yemin ederiz ki,
çekilmeyeceğiz. Sizinle kardeşlerimizin arasından çıkmayacağız. Böylece
Müslümanlarla Rumlar savaşacaklardır. İslâm ordusunun üçte biri kaçacaktır.
Allah hiçbir zaman bu kaçanların tevbelerini kabul etmeyecektir. Üçte biri
öldürülecektir, onlar da şehidlerin Allah katında en üstünüdürler. Üçte biri
feth yapacak, hiçbir zaman fitneye katılmayacaklardır. Konstantiniyyeyi
fethedeceklerdir. Onlar kılıçlarını zeytin dallarına astıkları bir zamanda
ganimeti paylaşırken şeytan onlara şu şekilde seslenecektir: Mesih (Deccal)
ehlinizde sizin halefiniz oldu. (Yani geride kalan çoluk çocuğunuzu tutsak
etti). Onlar yola çıkacaklar. Halbuki bu seslenen batıldır.
Şam'a
geldikleri zaman Mesih çıkar. Onlar harbe hazırlandıkları ve saflarını
düzelttikleri bir zamanda namaz için ezan okunacak, Meryem'in oğlu İsa (A.S.)
inerek onlara imamlık yapacaktır. Allah'ın düşmanı Deccal, İsa'yı (A.S.) görünce
tuzun suda erimesi gibi erimeye başlayacaktır. Allah İsa'nın (A.S.) eliyle onu
öldürtüyor.
Ahmed, İbni
Mesud'dan rivayet ediyor. Resûlüllah buyurdu:
«İsra gecesinde
İbrahim'i, Musa'yı ve İsa'yı gördüm. Kıyametin emrini müzakere ediyorlardı. Durumlarını
İbrahim (A.S.)'a havale ettiler. İbrahim (A.S.)'da kıyametin ne zaman kopacağı
hususunda herhangi bir bilgiye sahip değildi. Durumlarını Hz. Musa'ya
çevirdiler. O da «Ben kıyamet hakkında bir bilgiye sahip değilim» dedi. Sonra
İsa (A.S.)'ye durumlarını çevirdiler. «Kıyametin kopuşunu Allah'tan başka
kimse bilmez. Bana Rabbim tarafından gelen vahiyde şu vardır:
Deccal
çıkacaktır. Benim elimde iki kadib (kılıç veya ok ile yay) olacaktır. Beni
gördüğü zaman kalayın ateşte erimesi gibi eriyecektir. Beni gördüğü zaman Allah
onu helak edecektir: Hatta taş ve odun şöyle diyecektir: Ey müslüman benim
altımda bir kâfir var gel onu öldür. Böylece Allah kâfirleri helak edecektir,
dedi. Sonra insanlar memleketlerine, vatanlarına dönecekler. İşte o, zamanda
Yecüc ve Mecüc çıkacaktır. Onlar her dere ve derbendden akın yapıp gelecektir.
Müslümanların memleketini tamamen istilâ edeceklerdir. Onların ellerine geçen
herşeyi yok edilip öldürüleceklerdir. Başlangıçları Taberiye Gölün suyunu içip
bitiriyorlar. Sonraları gelince şöyle diyorlar: «Burada bir ara su varmış.»
Allah, Peygamberi İsa ve arkadaşlarını hazırlıyor. O meyanda Hz. İsa ile
arkadaşları kuşatılıyorlar. Öyle ki o gün onların katında bir öküzün başı,
sizin herhangi birinizin bugünkü yüz dinarından daha hayırlıdır.
Hz. İsa ve
arkadaşları Allah'a yalvarıyorlar. Cenabı Hak: «Ye'cüc ve Mecüc'ların üzerine
beyinlerinden gelen bir hastalık ve çıban gönderiyor. Onlar, bir kişinin ölümü
gibi, yeryüzünde ölü olarak serilip görünüyorlar. Sonra Hz. İsa arkadaşlarıyla
beraber Tur'dan inip geliyor. Yerde Ye'cüc ve Mecuc'lerin yağından, leşlerinin
pis kokularından bir karışlık boş yer bulamıyorlar. Bunun için Hz. İsa ve
arkadaşları Allah'a yalvarıyorlar. Cenabı Hak katır veya deve boyunları gibi
kuşlar gönderiyor, o cesedleri alıp Allah'ın dilediği yere atıyorlar. Sonra
Cenabı Hak bir yağmur gönderiyor. Yeryüzü ayna gibi berrak bir hale geliyor.
Sonra Allah tarafından yere: «Meyvelerini çıkar, bereketini geri ver»
deniliyor. İşte o gün bir cemaate bir nar kâfi gelir. Onun kabuklarını da
kendilerine gölgelik yaparlar. Allah (C.C.) Peygamberlerine bereket kılmıştır.
Hatta bir deve, büyük bir cemaate yetecek kadar süt veriyordur. Onlar, bu halde
iken, Cenabı Hak güzel bir rüzgâr estiriyor. O rüzgâr gelip herkesin koltuğu
altına girer. Böylece Allah her müminin, ve müslümanın ruhunu kabzeder. Halkın
şerir ve kötüleri hayatta kalıp eşeklerin tepmesi gibi yeryüzünde
tepişiyorlar. İşte kıyamet onların başında kopuyor.»
Âlimler
şöyle demişlerdir: Annesi Meryem, İsa'yı bir boyacıya verdi. Boyacı ona bir şey
öğretmek istedğinde (gördü ki) o, bunu ondan daha iyi biliyordu. Boyacı, bazı
isteri sebebiyle işyerinden ayrılmayı ister ve O'na "Şurada birbirinden
farklı elbiseler bulunmaktadır. Ben onların herbirisine belli şekil ve
alâmetler çizdim. Ben döndüğümde bu işler tamamlanmış olacak şekilde, sen bu
elbiseleri şu boyalarla boya..." der ve ayrılıp gider. Sonra Hz. İsa bir
küp su kaynatarak, bütün elbiseleri onun içine basar; ve, "Allah'ın
izniyle, istenildiği gibi olunuz.." der. Derken boyacı geri döner ve
yaptığını ona haber verir. Bunun üzerine boyacı, "Bütün elbiseleri
mahvettin!" der.. Hz. İsa ise, "Kalk ve bak., (bakalım öylemi?)"
der. Böylece boyacı, istediği biçimde kırmızı, yeşil, sarı elbiseler çıkarmaya
başlar.. Ve, bütün elbiseleri, istemiş olduğu renklere boyanmış olarak oradan
çıkarır.. Orada bulunanlar ise buna hayret ederler ve O'na iman ederler.. İşte,
havariler bunlardır
Konuyla
ilgili ayetler
Bakara
87, 136, 253
87. Andolsun
biz Musa'ya kitabı verdik. Ondan sonra da ardarda peygamberler gönderdik.
Meryem oğlu İsâ'ya da deliller
verdik ve onu Rûhul-kudüs ile destekledik. Ama ne zaman siz bir peygamber
nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklük taslayarak kimini
yalanladığınız, kimini de öldürdüğünüz, doğru değil mi?
136.
"Biz Allah'a ve bize indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve
torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ ve İsa'ya verilenlere ve bütün
peygamberlere rableri tarafından gönderilenlere inandık. Onlar arasında ayırım
yapmayız; biz O'na teslim olanlarız" deyin,
253.
0 peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. İçlerinden bir kısmıyla Allah
konuşmuş, bir kısmını da derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsâ'ya açık
deliller verdik ve onu Rûhulkudüs'le destekledik. Allah dikseydi elçilerin
ardından gelen insanlar, kendilerine bunca açık delil geldikten sonra birbirine
düşüp savaşmazlardı; lâkin farklı yollara yöneldiler. Bu sebeple kimileri iman
etmiş kimileri de inkâr etmişlerdir. Allah dileseydi aralarında savaşmazlardı
fakat Allah dilediğini yapar.
Ali imran 45-46, 48-53, 55, 59, 84
45. Melekler demişti ki: "Ey Meryem! Allah seni
kendisinden bir kelime ile müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsâ Mesih'tir, dünyada
da âhirette de itibarlı ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır.
46. 0 hem beşikte iken hem de yetişkin halinde insanlarla
konuşacak ve sâlih kişilerden olacak."
48. Ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
49. Onu İsrâiloğulları'na bir elçi kılacak ve o şöyle
diyecek: "Kuşkuya yer yok, işte size rabbinizden bir mucize ile geldim;
size çamurdan kuş biçiminde bir şey yapar ona üflerim, Allah'ın izni ile
derhal kuş oluverir; yine Allah'ın izniyle körü ve cüzzamlıyı iyileştirir,
ölüleri diriltirim; ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber
veririm. Eğer inanan kimseler iseniz elbette bunda sizin için bir ibret vardır.
50. Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve
size haram kılınmış olanların bir kısmının sizin için helâl olduğunu bildireyim
diye gönderildim ve size rabbimden bir mucize getirdim. Artık Allah'a karşı
gelmekten sakının ve bana itaat edin.
51. Kuşkusuz Allah benim de rabbimdir, sizin de rabbiniz;
öyleyse O'na kulluk edin, işte doğru olan yol budur."
52. İsâ onlardaki inkarcılığı sezince, "Allah'a
giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir" diye sordu. Havariler,
"Allah'ın yardımcıları biziz; Allah'a inandık, şahit ol ki bizler
müslümanlarız.
53. (Havariler devamla:) Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve
Peygambere tâbi olduk; artık bizi şahitlerle beraber yaz" dediler,
55. Allah buyurmuştu ki: "Ey İsâ! Ben seni vefat
ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni o inkarcılardan arındıracağım ve
sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerden üstün kılacağım. Sonra
dönüşünüz bana olacak. İşte, ayrılığa düşüp durduğunuz hususlarda aranızda
hükmü o zaman ben yereceğim.
59. Allah nezdinde İsa'nın durumu Âdem'in durumu gibidir.
Onu topraktan var etti; sonra ona "ol" dedi ve oluverdi.
84. De ki: "Biz Allah'a ve bize indirilene; keza
İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ, îsâ ve
bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlar arasında
ayırım yapmayız; biz O'na teslim olanlarız."
Nisa 156-159, 163, 171-172
156. Bir de inkâr etmelerinden ve Meryem'e büyük bir
iftira atmalarından;
157. "Allah elçisi Meryem oğlu İsâ Mesîh'i öldürdük"
demeleri yüzünden... Halbuki onu ne öldürdüler
ne de çarmıha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine
düşürüldüler. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bu konuda tam bir kararsızlık
içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında
hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmemişlerdir.
158. Bilâkis Allah onu kendine kaldırmıştır. Allah izzet
ve hikmet sahibidir.
159. Ehl-î kitap'tan her biri ölümünden önce ona mutlaka
iman edecektir; o da kıyamet gününde onlara şahit olacaktır.
163.
Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da
variyettik. Ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a, torunlara, İsâ'ya,
Eyyûb'a, Yûnus'a, Harun'a ve Süleyman'a variyettik.
Davud'a da Zebur'u verdik.
171. Ey Ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında,
gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsâ Mesîh ancak Allah'ın
elçisidir, Allah'ın Meryem'e ulaştırdığı kelimesidir ve O'ndan bir ruhtur. Şu
halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin, "üçtür" demeyin, bundan
vazgeçin; hakkınızda hayırlı olan budur. Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuğu
olmaktan
münezzehtir, göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O'nundur. Güvenmek ve dayanmak için Allah yeter.
172. Ne Mesîh Allah'ın bir kulu olmaktan geri durur ne de yakın
melekler. Büyüklenerek O'na kulluktan geri duranların
hepsini Allah, yakında huzuruna toplayacaktır
Maide
17, 46, 72, 75, 78, 110-118
17.
"Allah, Meryem oğlu Mesih'in kendisidir" diyenler hiç şüphesiz
hakikati inkâr etmiş olurlar. De ki: "Eğer Allah, Meryem oğlu Mesih'i,
annesini ve yeryüzünde bulunanların tümünü helak etmek isterse, kim Allah'ın
gücüne karşı durabilir!" Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti
Allah'a aittir. O dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir.
46.
Ardından o peygamberlerin yolu üzere, kendinden önce gelmiş olan Tevrat'ı
tasdik edici olarak Meryem oğlu İsâ'yı gönderdik. Ona da içinde hidayet ve nur
bulunan, kendinden önce gelmiş olan Tevrat'ı tasdik edici, takva sahipleri
için bir yol gösterici ve bir öğüt olarak İncil'i verdik
72.
"Allah, Meryem oğlu Mesih'in kendisidir" diyenler, hiç şüphesiz hakikati
inkâr etmişlerdir. Oysa Mesîh, "Ey İsrâiloğulları! Benim de rabbim sizin
de rabbiniz olan Allah'a kulluk edin" demişti. Bilinmeli ki her kim Allah'a
ortak koşarsa Allah ona cennet yüzü göstermeyecek ve onun varacağı yer cehennem
olacaktır. Zâlimlerin yardımcıları da olmayacaktır.
75.
Meryem oğlu Mesîh sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip
geçmiştir. Onun annesi dürüst ve inançlı bir kadındır. İkisi de yiyip içen
birer insandı. Yemek yerlerdi. Bak, âyetleri onlara nasıl açıklıyoruz, sonra
bak nasıl saptırılıyorlar!
78.
İsrâiloğulları'ndan kâfir olanlar, Dâvûd ve Meryem oğlu İsâ diliyle
lanetlenmişlerdir. Çünkü onlar isyan etmişlerdi ve sınırı aşıyorlardı.
110.
İşte o zaman Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsâ! Sana ve annene
lütfettiğim nimetleri hatırla! Seni Rûhulkudüsle (Cebrail) desteklemiştim de
hem beşikte iken hem de yetişkin halinde insanlarla konuşuyordun. Sana yazmayı,
hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş biçiminde
bir şey yapıp ona üflüyordun ve benim iznimle derhal kuş oluyordu. Benim
iznimle körü ve cüzamlıyı iyileştiriyordun. Yine benim iznimle ölüleri
diriltiyordun. Sen onlara açık kanıtlar getirip içlerinden inkâr edenler 'Bu
düpedüz bir büyü!' dediklerinde İsrâiloğulları'nın sana zarar vermelerini
önlemiştim.
111.
Havarilere 'Bana ve Peygamberim'e iman edin' diye ilham ettiğimde onlar 'İman
ettik, şahit ol ki bizler yürekten teslimiyet içindeyiz' demişlerdi."
112.
Havariler "Ey Meryem oğlu İsâ! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir
mi?" diye sormuşlardı. O şöyle cevap verdi: "Eğer iman etmiş kimseler
iseniz Allah'a saygılı olun."
113.
Onlar "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz güvenle dolsun, bize doğru
söylediğini bilelim ve buna tanık olalım" dediler.
114,
Meryem oğlu İsâ şöyle yalvardı: "Allahım! Rabbimiz! Bize gökten öyle bir
sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir ziyafet ve
senden bir İşaret olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en
hayırlısısın.
115.
Allah da şöyle buyurdu: "Ben onu size indireceğim; fakat bundan sonra
içinizden kim inkâr ederse, varlıklar âleminde hiç kimseye etmediğim azabı ona
edeceğim."
116.
Allah "Ey Meryem oğlu İsâ! İnsanlara sen mi 'Allah'ın dışında beni ve
annemi birer tanrı kabul edin' dedin?" buyurduğu zaman o şu cevabı verir:
"Hâşâ! Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan şeyi iddia etmek bana yakışmaz.
Hem ben söyleseydim şüphesiz sen onu bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin,
ama ben senin zatında olanı bilmem. Gizlileri tam olarak bilen yalnız sensin,
117.
Ben onlara ancak senin bana emrettiklerini söyledim; 'Benim de rabbim sizin de
rabbiniz olan Allah'a kuluk edin' dedim. İçlerinde bulunduğum sürece onların
yaptıklarına tanık idim. Fakat sen benî içlerinden aldıktan sonra onların
halini bilip gören sadece sensin. Sen her şeye şahitsin.
118.
Şayet onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları
atfedersen, hiç kuşku yok sen hem izzet hem hikmet sahibisin."
Enam 84
84. Biz ona İshak ve Ya'kub'u da armağan ettik; hepsini
de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı,
Eyyûb'u, Yûsuf’u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik. Biz, iyi davrananları
böyle mükâfatlandırırız.
Tevbe 30-31
30. Yahudiler "Üzeyir Allah'ın oğludur"
dediler, Hıristiyanlar da (İsâ) Allah'ın oğludur" dediler. Bunlar, daha
önceki Inkarcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir.
Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar!
31, Allah'ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini,
özellikle Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa tek bir Tanrıya kulluk
etmekle emrolunmuşlardı. O'ndan başka tanrı yoktur; O yüceler yücesidir,
onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır.
Meryem
29-34
29. Bunun üzerine Meryem çocuğa işaret etti.
"Beşikteki
bir çocukla nasıl konuşuruz?" dediler.
30. Cevabı çocuk verdi: "Ben
Allah'ın kuluyum; O, bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.
31-32. Nerede
olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı; yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı ve anneme saygılı olmayı emretti;
beni bedbaht bir zorba yapmadı.
33. Doğduğum gün, öleceğim gün ve
yeniden hayata döndürüleceğim gün esenlik banadır."
34. İşte, hakkında şüphe ettikleri
Allah'ın kelâmı, Meryem oğlu İsâ budur.
Müminun 50
50. Meryem oğlu ile annesini de bir âyet yaptık; ikisini
de kalmaya elverişli, kaynak suyu bulunan yüksekçe bir yere yerleştirdik.
Şura 13
13, O, Nuh'a buyurduklarını, sana vahyettiklerimizi,
İbrahim'e, Mûsâ'ya ve İsâ'ya buyurduklarımızı size din kıldı ki o dini ayakta
tutasınız, o konuda tefrikaya düşmeyesiniz. Kendilerini davet ettiğin bu din
müşriklere ağır geldi, Allah (dini tebliğ için) dilediğini seçer ve kendisine yöneleni
doğruya iletir.
Zuhruf
57-59, 63-64
57. Meryem'in oğlu misal olarak
zikredilince senin kavmin bundan dolayı hemen yaygarayı basıyorlar.
58. "Bizim tanrılarımız mı iyi
yoksa o mu?" diyorlar. Bu karşılaştırmayı sırf sana karşı çıkmış olmak
için yapıyorlar. Onlar gerçekten inatçı bir muhalefet!
59. İsâ, kendisine lütuflarda bulunduğumuz
ve İsrâiloğulları'na ilâhî kudretin örneği kıldığımız bir kuldur ancak.
63-64. İsâ sağlam kanıtlarla
geldiğinde şöyle dedi: "Size hikmeti getirdim ve anlaşmazlığa düştüğünüz
bazı konuları açıklamaya geldim. Allah'a itaatsizlikten sakınınız ve bana
uyunuz. Kuşkusuz Allah benim de rabbimdir, sizin de rabbinizdir. Şu halde O'na
kulluk ediniz; işte bu dosdoğru yoldur".
Hadid 27
27.
Sonra onların izinden
peygamberlerimizi peş peşe gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu İsa'yı da
gönderdik, ona İncil'i verdik, ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik.
Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de
içlerinden iman edenlere mükâfatlarını
verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır
Saf 6, 14
6. Meryem oğlu İsâ da şöyle demişti: "Ey İsrâiloğulları! Bilin ki benden önceki Tevrat'ı doğrulamak
ve benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi
müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim." Ama o kendilerine apaçık kanıtlarla
gelince, "Bu besbelli bir büyü!" dediler
14. Ey iman edenler! Allah'ın
yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsâ da
havarilerine "Allah'a giden yolda bana yardımcı
olacaklar kimlerdir?" diye sorduğunda havariler, "Allah'ın yardımcıları biziz" demişlerdi. Sonra İsrâiloğulları’ndan
bir kısmı iman etmiş, diğer bir kısmı da
inkarcılık etmişti. Biz inananları düşmanlarına karşı destekledik, böylece üstün geldiler.
Ahzab 7
7. Hani bütün
peygamberlerden; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan
sadakat sözü almıştık, onlardan ağır sorumluluk taşıyan bir söz
almıştık,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder