18 Ocak 2017 Çarşamba

HZ İSMAİL

Hz İbrahim’in çocuğu olmuyordu. Allah’a dua ile bir erkek istedi. Allah da ona İsmail’i verdi. İsmail’in annesi Hacer’dir. Hacer, Kıptilerden olup Sara annemizin kölesiydi, Sara onu kocasına hibe etmişti. İsmail de Hacer’den dünyaya geldi. Ama sonra Sara onu kıskandı ve onunla aynı yerde kalmak istemedi.


Hz. İbrahim, Hacer ile oğlu İsmail'i daha süt emerken geti­rip Kabe'nin yanına bıraktı. Orada Zemzem kuyusu üzerinde ve mescidin en yüksek yerinde bir ağaç vardı. O gün Mekke'de hiç kimse bulunmuyordu. Orada su yoktu. İbrahim, oğlu ile hanımını orada bıraktı. Yanlarında içinde biraz hurma olan bir dağarcık ile su olan bir kabı da bıraktı. Sonra onların yanından ayrılıp yoluna devam etti. İsmail'in annesi Hz. İbrahim'in arkasından koşarak: «Ey İbrahim, nereye gidiyorsun? Bizi bu insansız ve içinde her­hangi bir şey bulunmayan vadide nasıl terkediyorsun.»

Bu sözü Hacer birkaç defa tekrar etti. Hz. İbrahim ise ona dönüp bakmıyordu. Sonunda Hacer: «Acaba Allah mı sana böyle emretti?» diye sordu. İbrahim: «Evet, Allah emretti» dedi. Hacer: «Allah emretmişse bizi zayi etmez» dedi ve çocuğunun yanına dön­dü. İbrahim yoluna devam etti.

Hz. Hacer, Hz. İsmail'i emzirir, mevcut olan sudan içirirdi. Su bittikten sonra hem kendisi hem de oğlu susamıştı. Sağa sola koşuyordu. Yeryüzünde kendisine en yakın yer olarak Safa'yı buldu. Safa tepesine çıktı. Acaba bir kimseyi görebilir miyim diye vadiye baktı. Hiç kimseyi göremedi. Safa'dan inerek Merve'ye vardı. Her­hangi bir kimseyi bulabilir miyim diye baktı. Fakat hiç kimseyi bulamadı. Bunu yedi defa tekrar etti. Yani Safa'dan Merve'ye, Merve'den Safa'ya yedi defa gidip geldi.

Hacer, Merve'ye çıktığında bir ses işitti ve kendi kendine «sus» dedi. Sonra kulak kabartarak aynı sesi tekrar duydu ve «bana seslendi» dedi. Bir meleğin Zemzem yerinde olduğunu gör­dü. Melek topuğuyla (veya kanadıyla) yeri eşiyordu. Sonunda su çıktı. Hacer suya dalıyor, elleriyle suyu avuçluyordu. Sudan alıp su kabına dolduruyordu. Su kaynar halde çıkıyordu. Hacer avuçladıktan sonra su kaynıyordu.

Hacer çocuğunu emzirdi. Melek ona «Zayi olmaktan korkma­yın. Çünkü burada Cenab-i Hakk'ın evi yani Kabe vardır. Bu ço­cuk ile babası o Kabe'yi bina edecektir. Cenab-ı Hak bu çocuğu ve aile efradını zayi etmez» dedi.

Hacer ile oğlu bu durumda iken Cürhüm kabilesinden bazı kimseler yanlarından geçtiler. Mekke'nin alt kısmına (yani bugün Mesfele denilen yerlere) yerleştiler. Onlar su ile karşılaştılar. Ve dönüp arkadaşlarına su bulduklarını haber verdiler. Hepsi yönelerek suya geldiler. Su karşılığında onlara süt verdiler. Oraya yerleşenler oldu. İsmail de onlar arasında büyüdü.

Hz İbrahim rüyasında oğlunu boğazladığını görür. Durumu oğluna anlatır. O da anlayışla karşılar. Onu kesmeye götürürken şeytan önce İsmail’e ardından İbrahim’e musallat olur. Ama eli boş döner. Hz İbrahim şeytana sırasıyla Akabe Cemresinde, Orta Cemrede, Sonuncu Cemrede 7’şer küçük taş attı ve onu kovdu. O sırada İsmail 13 yaşındaydı. Oğlunu kurban etme sınavını kazanan Hz İbrahim’e Allah bir koç gönderdi. Rivayet edilir ki o koç Hz Adem’in oğlu Habil’in kurban için Allah’a sunduğu koç idi.

Hz. İs­mail Cürhüm kabilesi arasında büyüdü. Onlardan Arapça öğrendi. Büyüdüğü zaman onların en yetişkini ve en sevimlisiydi. Erkeklik çağına vardığında onlardan farklı zamanlarda iki ayrı kızla evlendi. İsmail'in annesi vefat etti.

İsmail evlendikten sonra Hz. İbrahim geldi. İsmail'i evde bulamadı. İsmail'in hanı­mından onun durumunu sordu. Kadın : «O bize rızık getirmek için çıkmış dedi. Sonra Hz. İbrahim onların yaşantılarını, du­rumlarını sordu; kadın: «Biz beşeriz. Darlık ve şiddet içerisinde­yiz diyerek İbrahim'e şikâyette bulundu. İbrahim: «Kocan gel­diği zaman ona selâm söyle ve kendisine de ki: «Kapısının eşiğini değiştirsin» dedi. İsmail geldiğinde sanki bir şeye ünsiyeti varmış gibi bir hisse kapıldı. Ve sordu: «Size herhangi bir kimse geldi mi?» Hanımı:" «Evet, bize şöyle şöyle bir ihtiyar geldi. Seni sordu ve ben de kendisine senin durumunu haber verdim. Bizim yaşan­tımızın nasıl olduğunu sordu. Ben de kendisine sıkıntı ve darlık içerisinde olduğumuzu haber verdim» dedi. Hz. İsmail hanımına: «Acaba o herhangi bir tavsiyede bulundu mu?» diye sordu. Ka­dın: «Evet, sana selâm söylememi emretti ve dedi ki: «İsmail ka­pısının eşiğini değiştirsin».

Hz. İsmail, hanımına: «İşte o ihtiyar benim babamdır. Seni boşamamı, senden ayrılmamı emretmiştir. Aile efradına git» dedi. Ve kadını boşadı, başka bir kadınla evlendi. Allah'ın dilediği bir zamana kadar Hz. İbrahim onlara gelmedi. Sonra geldi. Yine İs­mail'i evinde bulamadı. Hanımının bulunduğu yere gitti. İsmail'in durumunu hanımından sordu. Hanım: «O bize rızık getirmek için çıktı» dedi. İbrahim: «Siz nasılsınız?» diyerek onların yaşantı ve durumlarını sordu. Kadın: «Biz hayır ve genişlik içerisindeyiz. Allah'a şükürler olsun» dedi. Hz. İbrahim: «Sizin yemeğiniz nedir?» diye sordu. Kadın: «et» dedi. İbrahim yine sordu: «Ne içiyorsu­nuz?» Kadın: «su» dedi. Hz. İbrahim ellerini kaldırarak: «Yarab, onlar için et ve suda bereket ihsan et» diye dua etti. Allah'ın Rasûlü şöyle buyurdu: «O gün onlarda bir dane bile yoktu».

Hz. İbrahim oğlunun hanımına: «Kocan geldiği zaman benden kendisine selâm söyle. Ona de ki, «Kapısının eşiğini kuvvetlendir­sin» dedi ve ayrıldı.

Sonra Hz. İbrahim, Allah'ın dilediği kadar durduk­tan sonra yine geldi. İsmail o anda Zemzem kuyusuna yakın bir yerde oturmuş ok yapıyordu. Babası İbrahim: «Cenab-ı Hak bana burada bir beyt (yani ev) bina etmemi emretti. Sen bana yardımcı olur musun?» diye sordu. İsmail: «Sana yardımcı olurum» dedi. 

Beytullah'ı ilk olarak kimin bina edip kimin temellerini attığı hususunda farklı görüşler vardır. Melekler ya da Hz Adem’in bu evi bina ettiği görüşleri yaygındır.
Allah Hz. Adem'e şöyle vahyetti: Yeryüzü­ne indiğin vakit Benim için orada bir ev yap. Sonra da meleklerin semada­ki Arşımın etrafında dolaştıklarını gördüğün gibi sen de onun etrafında öy­lece dolaş.
Kâbe’yi ilk bina eden Adem’di (a.s). Ama ikinci olarak o beytin İbrahim (a.s) tarafından bina edildiğini biliyoruz. Hz. İbrahim etrafındaki tepeciklerden daha yüksek olan bir tepeyi göstererek «işte burası» dedi. İşte o zaman Hz. İbrahim ile Hz. İsmail Kabe'nin temellerini yükselttiler. Hz. İsmail taş taşı­yor, Hz. İbrahim binayı yapıyordu.
İbrahim'in makamı (Makam-ı İbrahim), Hz. İbrahim'in Kabe'yi inşa eder­ken üstüne bastığına, üzerine ayak izlerinin çıktığına inanılan taş veya bu taşın bu­lunduğu yerdir. Ni­hayet inşaat Hacer-i Esved’in bulunduğu yere ulaşınca oğluna: Yavrucu­ğum, insanlar için bir işaret yapacağım bir taş getir, bana. Hz. İsmail ona bir taş getirdi, onu beğenmedi, başkasını getir dedi. Bu arada Cebrail Hacerül Esvedi Hindistan'dan getirdi. Bu taş, Hz. Âdem ile birlikte cennetten gelmişti. Rengi çok beyazdı. Beyaz bir yakut halindeydi. Fakat insanların günahları yüzünden siyahlaştı. İsmail de başka bir taş getirdi. O sırada, İbrahimin yanında, köşeye ko­nulmuş olan Hacerül Esvedi görünce "Bunu kim getirdi?" dedi. İbrahim "Senden daha zinde olan getirdi." dedi. Ve ikisi birlikte Kâbeyi yaptılar.
Rivayet edildiğine göre Hz. İbrahim ile Hz. İsmail Beytin inşaasını bitirin­ce Allah Beytin temellerini yükseltmelerine mükâfat olmak üzere kendileri­ne atları verdi.
Şamlılar (Emeviler), Abdullah b. ez-Zübeyr'e hücum edip onların sebep oldukları yangın dolayısıyla Ka'be'nin yapısı hasara uğrayıp zayıflayınca İbn ez-Zübeyr Ka'be'yi yıktı ve Hz. Aişe'nin ona verdiği habere uygun ola­rak yeniden inşa etti. Hicr tarafından oraya beş zira'lık kadar bir alan ekle­di. Abdullah insanların rahatlıkla görebildiği bir temeli ortaya çıkartıncaya ka­dar kazısını sürdürdü ve bu temel üzerine binasını yaptı. Önceden Kabe'nin yüksekliği onsekiz zira' idi. Ona Hicrden bu miktar ilavede bulununca bu se­fer boyuna da on zira' daha ekledi. Birisinden girilip öbüründen çıkılacak şe­kilde Ka'be'ye de iki kapı yaptı. Müslim'in Sahih'inde bu şekilde belirtilmek­tedir. Bununla birlikte hadisin lafızları arasında farklılık vardır.

Sonraki dönemlerde makam-ı İbra­him İçin özel bir oda İnşa edildi. Hicrî 900 yılında bu yapı yenilendi. Osmanlı Sul­tam Abdülaziz aynı yapının kubbesini 1 m. kadar yükselttirdi. Ancak Suudi Pren­si Suûd b. Abdülazîz bu kubbeyi kaldırtarak taşı ve üzerindeki ayak izini rahatlık­la görülebilecek bir hale getirdi. Zamanla hacıların sayısı artınca Kabe'nin çevre­sindeki "metâf" denilen alandaki küçük yapıların tavafı güçleştirmesi üzerine Kral Faysal'ın emriyle bu yapılarla birlikte makam-ı İbrahim için yapılan oda da yıkıl­dı; asıl makam-ı İbrahim sayılan taş ise camlı bir kafes içine alındı.
Nuh tufanı olunca Allah teala Kâbeyi tekrar göğe kaldırdı.
Hz. İsmail ile arkadaşı bir köye geldiler. Arkadaşı, «ya ben oturayım, sen köye git, bize azık getir veya ben gideyim, o azığı alıp getireyim» dedi. Hz. İsmail «Sen git» dedi ve orada oturdu. «Seni beklerim» dedi. Kişi oraya girdi, Hz. İsmail'i unuttu-. Sonra köyden çıkıp gitti. İsmail o noktadan bir sene ( 12 gün, 3 gün,1 gün de söylenmiştir) kadar ayrılmadı. Kişi bir sene sonra oradan geçerken Hz. İsmail'e: «Şen şu ana ka­dar burada mı bekliyorsun?» dedi. Hz. İsmail cevap olarak: «Sana burada seni bekleyeceğime dair söz vermiştim» dedi. Fakat Hz. İsmail'in bir sene orada beklemesi yani bir sene daima o noktayı gözetleme­si demektir. Yoksa yemeden, içmeden, çalışmadan, istirahat etme­den orada bir sene boyunca beklemiş demek değildir

Hz. İsmail sözünde dosdoğru idi. Mesela babasına «beni kur­ban etmek için teşebbüse geçtiğin zaman Allah dilerse beni sab­redenlerden göreceksin» dedi ve sözünde durdu.

Hz. İsmail'in her birisi kabile başkanı olan 12 çocuğu vardı. 173 yıl yaşadı, Mekke'de vefat etti. Annesi ile birlikte Beyt'in yakınlarında Hicr'de defnedildi


Konuyla ilgili ayetler

            Bakara 125, 127, 133, 136, 140
125. O zaman biz beyti insanların gidip gelip ziyaret edecekleri bir makam ve bir güvenlik yeri yaptık. Siz de İbrahim'in makamından kendini­ze namaz kılacak bîr yer edinin, İbrahim ve İsmail'e de, "Tavaf edecekler için ibadete kapanacaklar, rükû ve secde edecekler için evimi temiz tutun" diye talimat verdik.
127. İbrahim İsmail'le birlikte beytin temellerini yükseltiyordu: "Ey rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.
            133. Yoksa Ya'kub son nefesini verirken siz orada mıydınız? O sırada Ya'kub oğullarına, "Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?" demiş; onlar da "Senin, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Tanrı'ya kulluk edeceğiz; biz sadece O'na teslim olduk" demişlerdi.
            136. "Biz Allah'a ve bize indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ ve İsa'ya verilenlere ve bütün peygamberlere rableri tarafından gönderilenlere inandık. Onlar ara­sında ayırım yapmayız; biz O'na teslim olanlarız" deyin,
            140. Yoksa siz İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve sıbtların yahudi yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?" De ki: Siz mi daha iyi bilir­siniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından kendisine verilmiş bir kanıtı sakla­yandan daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
     



            Ali imran 84
            84. De ki: "Biz Allah'a ve bize indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ, İsâ ve bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız; biz O'na teslim olanlarız."




Nisa 163
163. Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a, torunlara, İsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harun'a ve Süley­man'a vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik.




Enam 86
            86. İsmail, Elyesa', Yûnus ve Lût'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.





            İbrahim 39
            39. Yaşlılığıma rağmen bana İsmail'i ve İshak'ı armağan eden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz rabbim duaları kabul edendir.





            Meryem 54, 55
            54. Bu Kitapta İsmail'i de okuyup an. O gerçekten sözüne sadıktı; elçi-peygamberdi. 55. Halkına namazı ve zekâtı emrederdi ve rabbinin rızâsına ermişti


Enbiya 85-86
85. İsmail'i, İdrîs'i ve Zülkif’i de yâdet. Hepsi de sabreden kimselerdendi.
86. Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdi.





            Saffat 99-107
            99. İbrahim, "Ben Rabbime gidiyorum, dedi, O bana yol gösterecektir."
            100. "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir evlat ver!"
            101. Bunun üzerine kendisine akıllı ve iyi huylu bir erkek çocuğu olacağını müjdeledik.
            102. Çocuk, babasıyla beraber iş güç tutacak yaşa gelince babası ona, "Yavrucuğum, dedi, rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm; düşün bakalım görüşün ne olacak." Dedi ki: "Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın."
            103. Her ikisi de (ilâhî buyruğa) teslim olunca Ve babası onu yüz üstü yatırınca,
            104. "Ey İbrahim, diye ona seslendik;
            105. Tamam, rüyanı gerçekleştirmiş oldun." İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz.
            106. Bu, kesinlikle apaçık bir imtihandı.
            107. Biz, (oğlunun canına) bedel olarak ona iri bir kurbanlık verdik.

           



            Sad 48

            48. İsmail'i, Elyesa'ı ve Züikifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder