Buhtunnasr Beyt'ul-Makdis'e
ordularıyla gelerek, İsrailoğulları'nı yendi ve Tevrat okuyanları öldürdü.
Uzeyr daha o zamanlar küçük bir çocuk olduğundan onu öldürmemişti.
İsrailoğulları esaretten kurtulup Beyt'ul-Makdis'e döndüklerinde içlerinde
Tevrat'ı okuyan bir kişi bile kalmamıştı. Allah Teâlâ Hz. Uzeyr'i 100 yıl ölü olarak
bıraktıktan sonra onu diriltip, Tevrat'ı öğretmesi maksadıyla bir mucize
kabilinden gönderdi. Bir melek Hz. Uzeyr'e içinde su dolu bir kapla geldi ve
Hz. Uzeyr o kaptaki suyu içti. Böylece Tevrat onun göğsüne işlenmiş oldu.
Kendisine geldiklerinde halka «Ben Uzeyr'im» dedi ama halk kendisini
yalanlayarak ona «Eğer iddia ettiğin gibi sen gerçekten Uzeyr isen bize
Tevrat'ı oku» dediler. O da onlara ezbere Tevrat'ı okudu. İçlerinden biri,
«Babam dedemden rivayet ediyor ki, Tevrat'ı bir küpe koyarak onu filan bağa
gömmüşler,» dedi. Bunun üzerine o kişi ile birlikte o bağa gidip Tevrat'ı
bulunduğu yerden çıkardılar ve Uzeyr'in kendileri için yazmış olduğu Tevrat
nüshasıyla karşılaştılar. Bir tek harfinin bile eksik olmadığını görünce,
«Muhakkak ki Allah, Tevrat'ı Uzeyr'in kalbine kendi oğlu olduğundan dolayı ilka
etmiştir» dediler
Uzeyr, yahudilerİn kitaplarında adı
geçen Azrâ'dır. Şu da var kİ,Ehl-i Kitap, mukaddes kitablarınm yazılması hususunda
Azrâ'ya minnet borçludurlar. Zira Musa Peygamber zamanında yazılan Tevrat, Hz.
Süleyman'dan önce kaybolmuştur. Esaret devrinden sonra Tevrat'ı ve diğer
kitapları, Allah'tan aldığı bir ilham veya vahiy ile yazmış. Bunu kendilerinden
başka hiç kimse kabul etmez. Serbest düşünce sahibi Avrupalı yazarlar da bu
hususu şüpheyle karşılaşmakta ve hatta reddetmektedirler
Saîd İbn Cübeyr
ve İkrime'nin rivayetine göre de İbn Abbas da şöyle demiştir: "Bir grup
yahudi Hz. Peygambere geldiler. Bunlar Sellam İbn Müşkim, Nu'mân İbn Evfâ ve
Mâlik İbn es-Sayf idi. Onlar şöyle dediler: "Sen, kıblemizi terkettiğin ve
Uzeyr'in Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmediğin sürece, sana nasıl ittiba
ederiz?.." İşte bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.." Bu iki
görüşe göre de bu mezhebi, itikadı benimseyenler, yahudilerin bazısıdır.. Ancak
ne var ki Cenâb-ı Hak, cemâat ismini müfred, tek kimse hakkında kullanma
hususunda Arapçada cari üslûba binâen, bu sözü {bu kimselere değil de) bütün
yahudilere izafe etmiştir. Nitekim Arapça'da, belki de ömründe sadece bir ata
binmiş olan birisi hakkında "Falanca, atlara biniyor'^yine, belki de tek
bir sultanla bir mecliste oturmuş birisi hakkında: "Falanca, sultanlarla
oturup kalkar" denilmektedir.
3) Belki de bu
itikad, onlar arasında yaygındı; sonradan kesintiye uğradı. İşte Allah Teâlâ
onların daha önce yaygın olan bu itikadını nakletti. Yahudilerin bunu inkâr
etmelerine itibar edilmez. Çünkü Allah'ın onlardan naklettiği bu şey, daha
doğrudur.
Onların bu sözü
söylemelerinin sebebi, İbn Abbas (r.a)'ın rivayet ettiği şu husustur:
"Yahudiler Tevrat'a aldırmadılar ve hak olmayan şeylere göre amel ettiler.
Bunun üzerine Allah Teâlâ da onlara Tevrat'ı unutturdu ve onu, onların
hafızalarından sitdi. Bu sebeple Hz. Uzeyir, Allah'a çok yalvarıp yakardı da,
Tevrat onun kalbine ve hafızasına yeniden döndü. O, bununla kavmini inzâr
etmeye başladı. Yahudiler Uzeyr'i denediler ve onun samimi ve emin olduğunu
gördüler. Bunun üzerine, "Bu iş, ancak Allah'ın oğlu olduğu için Uzeyir'e
müyesser oldu" dediler. Kelbî şöyle demiştir: "Buhtunnasr, bütün
yahudi âlimlerini öldürdü. Yahudilerin içinde Tevrat'ı bilen hiç kimse
kalmadı."
Süddî de şöyle demiştir:
"Onları öldüren Amelikalılardır, Bu yüzden onların içinde Tevrat'ı biien
hiç kimse kalmadı." İşte bu konuda söylenenlerin tamamı budur
Uzeyr M.Ö. 457 yılı civarında,
Babil'e yerleşmiş bir yahudi kahiniydi
Kitab-ı Mukaddes'te Ezra, Kur'ân-ı
Kerîm'de ise Üzeyr diye anılan zatın özellikle üzerinde durulması çok anlamlıdır.
Harun Peygamber'in torunu olduğu söylenir. Yahudiler onu büyük bir kâhin
olarak tanır ve tanıtırlar. Babil ve çevresinde eyleştiği bilinmektedir.
Tevrat'ın ortadan kaybolmasına en çok üzülenlerden biridir. O bakımdan tam bir
ihlâs ve derunî istek duygusu içinde Allah'a duâ ve niyazda bulunarak Tevrat'ın
olduğu gibi hafızasına nakşedilmesini dilemiş.
Yahudilerin Üzeyir'e Allah'ın oğlu demelerinin sebebi
şudur: Üzeyir (a.s.) îsrailoğullanndandır ve peygamber olup olmadığı
ihtilaflıdır. Kudüs Buhtü'n-Nasr tarafından işgal edildiği zartian şehir halkı
esir edilir ve Babil'e sürülür. Hükümdar tarafından Tevrat toplatılır ve
yakılır. Daha sonra Babil tranlılar tarafından işgal edilince, Israiloğullan
Kudüs'e gönderilir. Üzeyir Ca.s.) toir gün
74 Tevbe Sûresi (Cüz: 10. Âyet:
31]
seyahat ederken Cebrail (a.s.) gelir, nereye gittiğini sorar, o da, ilim
tahsil etmeye gittiğini söyler. Cebrail orada Üzeyir'e Tevrat'ı ezberletir.
Tevrat'ı ezberleyen Üzeyir, Yahudilere döner, ezberlediği Tevrat'ı okur, yazar
ve öğretir. Fakat Yahudiler Üzeyir'in yazdığı ve öğrettiği Tevrat'ın eskisinin
aynısı olup olmadığı hususunda tereddüt ederler. Yahudiler böyle bir şüphe
içinde iken bir küp bulurlar, küpün içinden eski bir Tevrat çıkar. Bu Tevrat
ile Üzeyir (a.s.)'in yazdığı Tevrat'ı karşılaştırırlar, aynısı olduğunu
görürler. Bundan sonra Üzeyir'in Allah'ın oğlu olduğunu söylerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder