24 Ocak 2017 Salı

HZ UZEYR

Buhtunnasr Beyt'ul-Makdis'e ordularıyla gelerek, İsrailoğulları'nı yendi ve Tevrat okuyanları öldürdü. Uzeyr daha o zamanlar küçük bir çocuk olduğundan onu öldürmemişti.
İsrailoğulları esa­retten kurtulup Beyt'ul-Makdis'e döndüklerinde içlerinde Tevrat'ı okuyan bir kişi bile kalmamıştı. Allah Teâlâ Hz. Uzeyr'i 100 yıl ölü olarak bıraktıktan sonra onu diriltip, Tevrat'ı öğretmesi mak­sadıyla bir mucize kabilinden gönderdi. Bir melek Hz. Uzeyr'e içinde su dolu bir kapla geldi ve Hz. Uzeyr o kaptaki suyu içti. Böylece Tevrat onun göğsüne işlenmiş oldu. Kendisine geldikle­rinde halka «Ben Uzeyr'im» dedi ama halk kendisini yalanlayarak ona «Eğer iddia ettiğin gibi sen gerçekten Uzeyr isen bize Tevrat'ı oku» dediler. O da onlara ezbere Tevrat'ı okudu. İçlerinden biri, «Babam dedemden rivayet ediyor ki, Tevrat'ı bir küpe koyarak onu filan bağa gömmüşler,» dedi. Bunun üzerine o kişi ile birlik­te o bağa gidip Tevrat'ı bulunduğu yerden çıkardılar ve Uzeyr'in kendileri için yazmış olduğu Tevrat nüshasıyla karşılaştılar. Bir tek harfinin bile eksik olmadığını görünce, «Muhakkak ki Allah, Tevrat'ı Uzeyr'in kalbine kendi oğlu olduğundan dolayı ilka et­miştir» dediler
Uzeyr, yahudilerİn kitaplarında adı geçen Azrâ'dır. Şu da var kİ,Ehl-i Kitap, mukaddes kitablarınm yazılması hu­susunda Azrâ'ya minnet borçludurlar. Zira Musa Peygamber zamanında ya­zılan Tevrat, Hz. Süleyman'dan önce kaybolmuştur. Esaret devrinden sonra Tevrat'ı ve diğer kitapları, Allah'tan aldığı bir ilham veya vahiy ile yazmış. Bunu kendilerinden başka hiç kimse kabul etmez. Serbest düşünce sahibi Av­rupalı yazarlar da bu hususu şüpheyle karşılaşmakta ve hatta reddetmekte­dirler

Saîd İbn Cübeyr ve İkrime'nin rivayetine göre de İbn Abbas da şöyle demiştir: "Bir grup yahudi Hz. Peygambere geldiler. Bunlar Sellam İbn Müşkim, Nu'mân İbn Evfâ ve Mâlik İbn es-Sayf idi. Onlar şöyle dediler: "Sen, kıblemizi terkettiğin ve Uzeyr'in Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmediğin sürece, sana nasıl ittiba ederiz?.." İşte bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.." Bu iki görüşe göre de bu mezhebi, itikadı benimseyenler, yahudilerin bazısıdır.. Ancak ne var ki Cenâb-ı Hak, cemâat ismini müfred, tek kimse hakkında kullanma hususunda Arapçada cari üslûba binâen, bu sözü {bu kimselere değil de) bütün yahudilere izafe etmiştir. Nitekim Arapça'da, belki de ömründe sadece bir ata binmiş olan birisi hakkında "Falanca, atlara biniyor'^yine, belki de tek bir sultanla bir mecliste oturmuş birisi hakkında: "Falanca, sultanlarla oturup kalkar" denilmektedir.
3) Belki de bu itikad, onlar arasında yaygındı; sonradan kesintiye uğradı. İşte Allah Teâlâ onların daha önce yaygın olan bu itikadını nakletti. Yahudilerin bunu inkâr etmelerine itibar edilmez. Çünkü Allah'ın onlardan naklettiği bu şey, daha doğrudur.

Onların bu sözü söylemelerinin sebebi, İbn Abbas (r.a)'ın rivayet ettiği şu husustur: "Yahudiler Tevrat'a aldırmadılar ve hak olmayan şeylere göre amel ettiler. Bunun üzerine Allah Teâlâ da onlara Tevrat'ı unutturdu ve onu, onların hafızalarından sitdi. Bu sebeple Hz. Uzeyir, Allah'a çok yalvarıp yakardı da, Tevrat onun kalbine ve hafızasına yeniden döndü. O, bununla kavmini inzâr etmeye başladı. Yahudiler Uzeyr'i denediler ve onun samimi ve emin olduğunu gördüler. Bunun üzerine, "Bu iş, ancak Allah'ın oğlu olduğu için Uzeyir'e müyesser oldu" dediler. Kelbî şöyle demiştir: "Buhtunnasr, bütün yahudi âlimlerini öldürdü. Yahudilerin içinde Tevrat'ı bilen hiç kimse kalmadı."
Süddî de şöyle demiştir: "Onları öldüren Amelikalılardır, Bu yüzden onların içinde Tevrat'ı biien hiç kimse kalmadı." İşte bu konuda söylenenlerin tamamı budur

Uzeyr M.Ö. 457 yılı civarında, Babil'e yerleşmiş bir yahudi kahiniydi
Kitab-ı Mukaddes'te Ezra, Kur'ân-ı Kerîm'de ise Üzeyr diye anılan za­tın özellikle üzerinde durulması çok anlamlıdır. Harun Peygamber'in toru­nu olduğu söylenir. Yahudiler onu büyük bir kâhin olarak tanır ve tanıtır­lar. Babil ve çevresinde eyleştiği bilinmektedir. Tevrat'ın ortadan kaybol­masına en çok üzülenlerden biridir. O bakımdan tam bir ihlâs ve derunî istek duygusu içinde Allah'a duâ ve niyazda bulunarak Tevrat'ın olduğu gibi hafızasına nakşedilmesini dilemiş.
Yahudilerin Üzeyir'e Allah'ın oğlu demelerinin sebebi şudur: Üzeyir (a.s.) îsrailoğullanndandır ve peygamber olup olmadığı ihtilaflıdır. Kudüs Buhtü'n-Nasr tarafından işgal edildiği zartian şehir halkı esir edilir ve Babil'e sürülür. Hükümdar tarafından Tevrat toplatılır ve yakılır. Daha sonra Babil tranlılar tarafından işgal edilince, Israiloğullan Kudüs'e gönderilir. Üzeyir Ca.s.) toir gün
74        Tevbe Sûresi (Cüz: 10. Âyet: 31]
seyahat ederken Cebrail (a.s.) gelir, nereye gittiğini sorar, o da, ilim tahsil etmeye gittiğini söyler. Cebrail orada Üzeyir'e Tevrat'ı ezberletir. Tevrat'ı ezberleyen Üzeyir, Yahudilere döner, ezberlediği Tevrat'ı okur, yazar ve öğretir. Fakat Yahudiler Üzeyir'in yazdığı ve öğrettiği Tevrat'ın eskisinin aynısı olup olmadığı hususunda tereddüt ederler. Yahudiler böyle bir şüphe içinde iken bir küp bulurlar, küpün içinden eski bir Tevrat çıkar. Bu Tevrat ile Üzeyir (a.s.)'in yazdığı Tevrat'ı karşılaştırırlar, aynısı olduğunu görürler. Bundan sonra Üzeyir'in Allah'ın oğlu olduğunu söylerler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder