Ya'kûb (a.s)'ın soyu, İshâk (a.s) vasıtasiyle İbrahim (a.s)'a
dayanmaktadır. O, İshak (a.s)'ın ve İshak (a.s) da İbrahim (a.s)'ın oğludur.
Annesinin adı Refaka'dır. Kardeşi Ays ile beraber, ikiz olarak doğmuştur.
Kardeşinin ardından doğduğu için ona Ya'kûb denmiştir.
Ya'kûb (a.s)'ın diğer bir adı da İsrail'dir. Kardeşi Ays'tan kaçarak
dayısının yanına giderken gündüzleri saklanmış ve geceleri yürümüştür. Bundan
dolayı kendisine İsrâil denmiştir. Kelime olarak İsrâil geceleyin (Allah'a)
yürüyen demektir
Hz. Yakup'un on iki oğlu vardı. Bu yüzden,
onun on iki oğlunun torunlarına Benî İsrâil, yâni İsrâiloğulları denilmiştir.
Hz. Yakup'un neslinden birçok peygamber geldi: Mûsâ, Hârûn, Dâvûd, Süleyman,
Zekeriyyâ, Yahyâ ve Îsâ aleyhimüsselâm bunlardandır.
Hz. Yakup Şam'da veya Medyen'de doğdu. Onun Ays
isminde bir kardeşi vardı. Çocukluğu babasının yanında geçti. Babası İshâk
aleyhisselâm, Hz. Yakup için; “Yâ Rabbî! Neslimden peygamber geleceğini
buyurmuştun. O vâdini bu oğlumdan zuhûr ettir.” diye duâ etti. Onun soyundan
nice peygamberler göndermesi için Allah-ü teâlâya niyâzda bulundu.
Hz. Yakup babasının vefâtından sonra annesinin
tavsiyesi üzerine Harran'da bulunan dayısının yanına gitti. Orada uzun müddet
kaldı. Dayısının büyük kızı Leya ile evlendi. Bu evlilikten Rabil, Şem'ûn,
Lâvi, Yehûda, İsâhar ve Zablûn adlı oğulları ile Dînar isimli kızı doğdu.
İbrâhim aleyhisselâmın bildirdiği dinde iki
kız kardeşle evlenmek câiz olduğundan ilk evliliğinden yedi sene sonra
dayısının küçük kızı Râhil ile de evlendi. Bu hanımından da Bünyamin ve Yûsuf
adlı iki oğlu oldu. Belhe ve Zülfâ adlı iki câriyesi vardı. Belhe adlı
câriyeden Dân ve Neftâle, Zülfâ adlı câriyesinden de Câd ve Âşir adlı oğulları
doğdu. Böylece on iki oğlu oldu.
Kırk sene kadar dayısının yanında kalan ve ona
hizmet eden Hz. Yakupa Allah-ü teâlâdan vahiy gelip Kenan diyârı ahâlisine
peygamber olarak vâzifelendirildiği bildirildi. Dayısından izin alarak
hanımları, oğulları ve kendisine tâbi olanlarla birlikte Harran'dan ayrılıp
Kenan diyârına geldi ve oraya yerleşti. Kendisi ve oğulları için evler
yaptırdı. Bu sırada Yûsuf ve Bünyamin adlı oğullarının annesi olan Râhil vefât
etti.
Hz. Yakup insanları Hak dîne ve tek olan Allah-ü
teâlâya inanmaya ve O'na ibâdet etmeye dâvet etti. Kenan diyârı ahâlisinden çok
kimse ona îmân etti. Kenan diyârını idâre eden Şüceym bin Dâran isimli kral,
Hz. Yakupa karşı çıktıysa da başarılı olamadı.
Hz. Yakup anneleri vefât etmiş olan oğulları
Bünyamin ve hazret-i Yûsuf'u diğer oğullarından çok seviyordu. Çünkü bu ikisi
anne şefkâtinden mahrûm kalmışlardı. Hz. Yakup'un özellikle hazret-i Yûsuf'a
karşı aşırı muhabbeti olduğu için onu bütün oğullarından üstün tutuyor ve
yanından ayırmıyordu. Hazret-i Yûsuf yedi yaşındayken rüyâsında on bir yıldız,
ay ve güneşin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyâsını babasına anlattı.
Rüyâ tâbirini iyi bilen Hz. Yakup oğluna ileride büyük nîmetlere kavuşacağını
ve kendisine peygamberlik verileceğini söyleyerek rüyâsını kardeşlerine
anlatmamasını tavsiye etti.
Hz. Yakup'un oğlu Yûsuf'a karşı aşırı muhabbet
göstermesini kıskanan diğer oğulları ona haset ettiler. Hazret-i Yûsuf'a tuzak
kurup onu öldürmek istediler. Babalarından korktukları için de ne şekilde
kötülük yapacaklarını tespit edemediler.
Daha sonra kendi aralarında konuşup Yûsuf
aleyhisselâmı yol üzerindeki bir kuyuya atmayı kararlaştırdılar. Yûsuf
aleyhisselâmı babalarından alıp, berâberlerinde götürebilmek için hîleye
başvurdular. Yûsuf aleyhisselâmı alıp kıra götürdüler ve kervanların geçtiği
yolun kenârındaki bir kuyuya attılar. Sırtındaki gömleğini çıkarıp kestikleri
bir hayvanın kanıyla boyadılar. Akşam olunca da kanlı gömleği babalarına
getirip; “Biz kırda yarış ederken, Yûsuf'u eşyâlarımızın yanında bırakmıştık.
Onu kurt yemiş.” dediler. Hz. Yakup kana bulanmış fakat hiç yırtık ve çizgi
bile olmayan gömleğe bakıp oğlu Yûsuf'u kurt yemediğini ve onun hayatta
olduğunu anladı. Diğer oğullarına; "O kurdun Yûsuf'uma karşı şefkâti
sizden fazlaymış. Vallahi bugüne kadar bu kurt gibi yumuşak huylu bir kurt
görmedim. Oğlumu yemiş de sırtından gömleğini bile yırtmamış. Bu
söyledikleriniz yalandır. Yûsuf'a ne ettinizse siz ettiniz. Fakat elimden ne
gelir. Benim için sabr etmekten güzel bir şey yoktur” dedi. İçli içli ağlayıp,
kalbini Allah-ü teâlâya bağladı ve oturdu. Yûsuf aleyhisselâmın ayrılığından
dolayı üzülüyor, fakat bu üzüntüsünü kimseye bildirmiyor, hâlinden de kimseye
şikâyette bulunmuyor, oğluna kavuşacağı günü hasretle bekliyordu. Hasret ve
üzüntüsü sebebiyle ağlamasından dolayı gözlerine ak inmiş göremez olmuştu.
Atıldığı kuyudan bir kervancı tarafından
çıkarılan ve Mısır'a götürülerek bir köle diye satılan Yûsuf aleyhisselâm,
Mısır Mâliye Nâzırı tarafından satın alındı. Mâliye Nâzırının sarayında özel
olarak büyütülen Yûsuf aleyhisselâm, Nâzırın ölümünden sonra Mâliye Nâzırı
oldu. Aldığı ekonomik tedbirler sâyesinde, yedi sene müddetle devâm eden kıtlık
esnâsında Mısır halkının rahat ve refâh içinde yaşamasını sağladı.
Hz. Yakup Bünyamin dışındaki oğullarını buğday
ve erzak almak üzere Mısır'a gönderdi. Yûsuf aleyhisselâm onları tanıdı ve
ikrâmlarda bulunarak erzak verdirdi. İkinci defâ gelişlerinde kardeşleri
Bünyamin'i de getirmelerini söyledi. Onlar da ikinci gelişlerinde kardeşleri
Bünyamin'i getirdiler. Kendi anne-baba bir kardeşi olan Bünyamin'i bir tedbirle
yanında alıkoydu. Hz. Yakup'un oğulları üçüncü defâ Mısır'a gidince Yûsuf
aleyhisselâm kendini onlara tanıttı. Gömleğini babası Hz. Yakup'a gönderdi.
Babasını ve bütün akrabâlarını da Mısır'a dâvet etti. Hz. Yakup gömleği yüzüne
gözüne sürünce gözleri açıldı.
Hz. Yakup oğlunun dâveti üzerine bütün
akrabâsını alarak Mısır'a gidip oğlu Yûsuf aleyhisselâma kavuştu. Yûsuf
aleyhisselâm babasına ve yanındakilere büyük ikrâmlarda bulundu. Kardeşlerini
affettiğini bildirdi. Hz. Yakup oğlu hazret-i Yûsuf'a kavuştuktan sonra
oğullarıyla birlikte on seneden fazla Mısır'da yaşadı. İyice ihtiyarlayınca
oğullarını başına toplayıp, vasiyette bulundu. Oğullarından, tek olan Allah-ü
teâlâya ibâdet edeceklerine dâir söz aldıktan sonra vefât etti. Oğulları cenâze
namazını kıldılar. Vasiyeti üzerine Kudüs yakınlarındaki Halîl-ür-Rahmân'da
bulunan babası İshak aleyhisselâmın yanına defnedildi. Rivâyete göre burada
dört kabir vardır. Bunlar İbrâhim aleyhisselâma, İshâk aleyhisselâma, Sâre
vâlidemize ve Hz. Yakupâ âittir.
Hz. Yakup dedesi İbrâhim aleyhisselâma
gönderilen kitaptaki (sahifelerdeki) emir ve yasakları insanlara tebliğ etti.
Hz. Yakup Allah-ü teâlânın seçtiği, kendi
zamânında yaşayan insanların sûret (görünüş) ve sîret (huy ve yaşayış) yönünden
en üstünüydü. Buğday benizli, uzun boylu, nâzik yapılı bir bedene sâhipti.
Babası, İshâk aleyhisselâm gibi halim selîm, yumuşak huylu, doğru sözlü, kerim
ve cömertti. Kur'ân-ı kerîmde Yâkub aleyhisselâmın, dinde kuvvetli olduğu,
ihlâs sâhibi olduğu, sâlihlerden olduğu, bitmeyen güzel bir sabra sâhip olduğu,
seçkin ve hayırlı kimselerden olduğu ve rüyâ tâbirini iyi bildiği
açıklanmıştır. Hz. Yakup'un beş çeşit mûcizesi vardı:
1. Duâsı bereketiyle bir koyunun karnından
dört kuzu doğmuştu. Bir kavim gelip, Ey Allah'ın peygamberi, geçen sene
koyunlarımız hiç doğurmadı. Cenâb-ı Hakka duâ ediniz, hem bu seneki, hem de
geçen seneki kuzuları birden versin, diye ricâ ettiler. Hz. Yakup duâ edince,
her bir koyundan dörder tâne doğmak sûretiyle koyunları çoğaldı.
2. Sesi sürekli olup, üç konaklık yerden bile
duyulurdu. Düşman askerine bağırdığı zaman korkularından hep kaçarlardı.
3. Hazret-i Yâkûb'un attığı şey, pek uzaklara
giderdi. Oğullarını Amâlika kavmiyle muhârebeye gönderince, muhârebe esnâsında
Yehûda adlı oğlunun, süngü ve mızrakla silâhı parçalanmıştı. Yehûda, silâhım
kırıldı babacığım, bir silâh gönderiniz, diye seslendiği anda, hazret-i Yâkûb
işitip, bir dağ başından önceki gibi bir silâh attı ve seslendi. Yehûda sesini
işitip, silâhı aldı ve hemen düşmana saldırdı ve gâlib geldi. Halbuki
aralarında 360 km'lik mesâfe vardı.
4. Hz. Yakup'un duâsı bereketiyle büyük ve
küçük dağlar yerlerinden kalkmışlardır. Kenan ahâlisini dîne dâvet ettiği
vakit, orada bulunup, yörenin iki tarafını darlaştıran dağların başka yere
naklolunmasıyla, yerlerinin geniş bir saha olmasını istemişlerdi. Hz. Yakup duâ
edince, murâdları hâsıl olup, yerleri geniş ve düzlük olup havası da gâyet
güzel olarak Hicaz'da en güzel yer olarak tanınmıştır.
5. Kenan ahâlisini îmâna dâvet ettiği vakit,
oturdukları yerlerde bulunan dağlık ve taşlık yerlerin, bütün tepe ve taşların
toprak olmasını teklif etmişlerdi. Hz. Yakup duâ edince, diledikleri gibi
olmuştur.
Hz. Yakup'un en büyüğü Rabil olmak üzere Şem'un,
Lâvî, Yehûda, Zablun (Yâlun), İsâhar, Dân, Neftâli, Âşir, Cad, Yûsuf ve
Bünyamin adlı on iki oğlu vardı. İsrâiloğulları bu on iki oğlunun neslinden
çoğalmışlardır. Yûsuf aleyhisselâmdan sonra akılca en üstün olan Yehûdânın
neslinden Dâvûd aleyhisselâm ve Benî İsrâil (İsrâiloğulları) hükümdarları
gelmiştir. Bu sebeple İsrâiloğullarına genel olarak Yahûdî de denilmiştir.
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerin çoğu da Yûsuf aleyhisselâmın
neslindendir. Kur'ân-ı kerîmde zikr edilen Tâlût da Bünyamin'in neslindendir.
Hz. Yakup'ta «Arkun Nesa» adlı bir hastalık
vardı. Siyatik (ırku'n-nesa) Geceleyin ağrısından uyuyamıyordu. Geceyi feryad
ederek, bağırarak geçiriyordu, Hz. Yakub: Şayet yüce Allah kendisine şifa
verecek olursa hiçbir zaman (deve eti) yememeye ve yine damar bulunan bir yemek
yememeye yemin etti, ve böylece bunları kendisine haram kıldı. Bunun üzerine
çocukları damarları ayıklayıp etten çıkarmaya başladılar. «Eğer Allah bana şifa
verirse en sevdiğim yemeği terkedeceğim.» diye adadı. Böylece develerin
etlerini ve sütlerini yemeyi terketti. Başka bir görüş bunu doktorların
tavsiyesine uyarak terkettiği tarzındadır.
Konuyla ilgili ayetler
Bakara 132, 133,
136, 140
132. İbrahim de bu dini oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da.
"Oğullarını! Allah sizin için bu dini seçti; öyleyse yalnız O'na teslim
olmuş müminler olarak can verin!" (dediler).
133. Yoksa Ya'kub son nefesini
verirken siz orada mıydınız? O sırada Ya'kub oğullarına, "Benden sonra
kime kulluk edeceksiniz?" demiş; onlar da "Senin, ataların İbrahim,
İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Tanrı'ya kulluk edeceğiz; biz sadece O'na
teslim olduk" demişlerdi.
136. "Biz Allah'a ve bize
indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve torunlarına indirilenlere;
yine Mûsâ ve İsa'ya verilenlere ve bütün peygamberlere rableri tarafından
gönderilenlere inandık. Onlar arasında ayırım yapmayız; biz O'na teslim
olanlarız" deyin,
140. Yoksa siz İbrahim, İsmail,
İshak, Ya'kub ve sıbtların yahudi yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?"
De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından
kendisine verilmiş bir kanıtı saklayandan daha zalim kim vardır? Allah
yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Âl-i
İmrân 84, 93
84. De ki: "Biz Allah'a ve bize
indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve torunlarına indirilenlere;
yine Mûsâ, îsâ ve bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman
ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız; biz O'na teslim olanlarız."
93. Tevrat indirilmeden önce,
İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceklerin her
türlüsü İsrâiloğulları'na helâl idi. De ki: "Doğru söylüyorsanız Tevrat'ı
getirip okuyun!"
Nisa
163
163. Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere
vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a,
Ya'kub'a, torunlara, İsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harun'a ve Süleyman'a
variyettik. Davud'a da Zebur'u verdik.
Enam 84
84. Biz ona İshak
ve Ya'kub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u
ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyûb'u, Yûsuf’u, Musa'yı ve Harun'u
doğru yola iletmiştik. Biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.
Hûd 71
71-72.
Ayakta bekleyen karısı rahatlayıp güldü, hemen ona İshak'ı, ardından da
Ya'kub'u müjdeledik. "Vay başıma, ben yaşlı bir kadınken, şu da ihtiyar
kocam; ben çocuk mu doğuracağım! Doğrusu şaşılacak bir şey!" dedi,
Yûsuf
6, 38, 83-84, 86-87, 96-100
6.
İşte böylece rabbin seni seçecek, sana rüyada görülenlerin yorumunu öğretecek
ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve
Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Kuşkusuz rabbin çok iyi bilendir,
hikmet sahibidir.
38.
Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi
ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan
lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
83.
Babaları şöyle dedi: "Hayır nefisleriniz sizi böyle bir işe sürükledi.
Bana düşen artık güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana
getirir. Şüphesiz O, çok iyi bilendir, hikmet sahibidir,"
84.
Onlardan yüz çevirdi, "Âh Yûsufum âh!" diye sızlandı; üzüntüden
gözlerine boz geldi. Artık kederini içine gömüyordu.
86.
Ya'kub da şöyle dedi: "Ben gam ve kederimi ancak Allah'a arzediyorum. Ve
ben, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından vahiyle biliyorum.
87,
Ey Oğullarım! Gidin de Yûsuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah'ın
rahmetinden ümit kesmeyiniz. Çünkü inkâr edenlerden başkası Allah'ın
rahmetinden ümit kesmez!"
96.
Müjdeci gelince, gömleği yüzüne koyar koymaz Ya'kub tekrar görür hale geldi.
Dedi ki: "Ben size, 'Allah tarafından (vahiyle) sizin bilemeyeceğiniz
şeyleri bilirim' demedim mi?"
97.
"Ey Babamız! Bizim günahlarımızın affını dik! Çünkü biz gerçekten hataya
düştük" dediler.
98.
Ya'kub, "Sizin için rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O çok bağışlayan,
pek esirgeyendir" dedi.
99.
Yûsuf’un yanına girdiklerinde ana babasını bağrına bastı ve "Allah'ın
izniyle Mısır'a güven içinde giriniz!" dedi.
100.
Ana babasını tahtına oturttu, hepsi onun huzurunda yere kapandılar; Yûsuf dedi
ki: "Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın ortaya çıkışıdır;
Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu rabbbim bana lütuflarda bulundu: Beni
hapishaneden çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozmuş iken daha
sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz rabbim dilediğine çok lütufkârdır. Kuşkusuz
O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."
Meryem 5, 6, 49,
58
5-6. Doğrusu ben, arkamdan iş
başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum; karım da kısırdır.
Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya'kub
hanedanına da vâris olsun; rabbim, onu rızana lâyık kıl!"
49. Nihayet İbrahim onlarla ve
Allah'ın dışında taptıkları şeylerle ilgisini kesince
biz ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık, her birini
peygamber yaptık.
58. İşte bunlar, Allah'ın
kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler; Âdem'in soyundan, Nûh ile
birlikte (gemide)
taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in (Ya'kub) soyundan,
doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, Rahmân'ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlar.
Enbiya
72
72. İbrahim'e İshak'ı ve fazladan bir armağan olarak Ya'kub'u lütfettik; her birinin sâlih
insan olmasını sağladık.
Ankebut
27
27. Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık, soyundan
gelenlere peygamberlik ve kitap verdik. Ona bu dünyada mükâfatım verdik; o,
âhirette de iyiler arasında yer alacaktır.
Sad 45-47
45. Güçlü ve
basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Yak'ub'u da an.
46. Âhiret yurdunu hatırda tutmadaki samimiyetleri
sayesinde onları günahlardan arındırdık.
47. Doğrusu onlar bizim katımızda gerçekten seçkin
kılınmış kimseler arasındadırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder