18 Ocak 2017 Çarşamba

HZ YAKUP

Ya'kûb (a.s)'ın soyu, İshâk (a.s) vasıtasiyle İbrahim (a.s)'a dayanmaktadır. O, İshak (a.s)'ın ve İshak (a.s) da İbrahim (a.s)'ın oğludur. Annesinin adı Refaka'dır. Kardeşi Ays ile beraber, ikiz olarak doğmuştur. Kardeşinin ardından doğduğu için ona Ya'kûb denmiştir.


Ya'kûb (a.s)'ın diğer bir adı da İsrail'dir. Kardeşi Ays'tan kaçarak dayısının yanına giderken gündüzleri saklanmış ve geceleri yürümüştür. Bundan dolayı kendisine İsrâil denmiştir. Kelime olarak İsrâil geceleyin (Allah'a) yürüyen demektir

Hz. Yakup'un on iki oğlu vardı. Bu yüzden, onun on iki oğlunun torunlarına Benî İsrâil, yâni İsrâiloğulları denilmiştir. Hz. Yakup'un neslinden birçok peygamber geldi: Mûsâ, Hârûn, Dâvûd, Süleyman, Zekeriyyâ, Yahyâ ve Îsâ aleyhimüsselâm bunlardandır.
Hz. Yakup Şam'da veya Medyen'de doğdu. Onun Ays isminde bir kardeşi vardı. Çocukluğu babasının yanında geçti. Babası İshâk aleyhisselâm, Hz. Yakup için; “Yâ Rabbî! Neslimden peygamber geleceğini buyurmuştun. O vâdini bu oğlumdan zuhûr ettir.” diye duâ etti. Onun soyundan nice peygamberler göndermesi için Allah-ü teâlâya niyâzda bulundu.
Hz. Yakup babasının vefâtından sonra annesinin tavsiyesi üzerine Harran'da bulunan dayısının yanına gitti. Orada uzun müddet kaldı. Dayısının büyük kızı Leya ile evlendi. Bu evlilikten Rabil, Şem'ûn, Lâvi, Yehûda, İsâhar ve Zablûn adlı oğulları ile Dînar isimli kızı doğdu.
İbrâhim aleyhisselâmın bildirdiği dinde iki kız kardeşle evlenmek câiz olduğundan ilk evliliğinden yedi sene sonra dayısının küçük kızı Râhil ile de evlendi. Bu hanımından da Bünyamin ve Yûsuf adlı iki oğlu oldu. Belhe ve Zülfâ adlı iki câriyesi vardı. Belhe adlı câriyeden Dân ve Neftâle, Zülfâ adlı câriyesinden de Câd ve Âşir adlı oğulları doğdu. Böylece on iki oğlu oldu.
Kırk sene kadar dayısının yanında kalan ve ona hizmet eden Hz. Yakupa Allah-ü teâlâdan vahiy gelip Kenan diyârı ahâlisine peygamber olarak vâzifelendirildiği bildirildi. Dayısından izin alarak hanımları, oğulları ve kendisine tâbi olanlarla birlikte Harran'dan ayrılıp Kenan diyârına geldi ve oraya yerleşti. Kendisi ve oğulları için evler yaptırdı. Bu sırada Yûsuf ve Bünyamin adlı oğullarının annesi olan Râhil vefât etti.
Hz. Yakup insanları Hak dîne ve tek olan Allah-ü teâlâya inanmaya ve O'na ibâdet etmeye dâvet etti. Kenan diyârı ahâlisinden çok kimse ona îmân etti. Kenan diyârını idâre eden Şüceym bin Dâran isimli kral, Hz. Yakupa karşı çıktıysa da başarılı olamadı.
Hz. Yakup anneleri vefât etmiş olan oğulları Bünyamin ve hazret-i Yûsuf'u diğer oğullarından çok seviyordu. Çünkü bu ikisi anne şefkâtinden mahrûm kalmışlardı. Hz. Yakup'un özellikle hazret-i Yûsuf'a karşı aşırı muhabbeti olduğu için onu bütün oğullarından üstün tutuyor ve yanından ayırmıyordu. Hazret-i Yûsuf yedi yaşındayken rüyâsında on bir yıldız, ay ve güneşin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyâsını babasına anlattı. Rüyâ tâbirini iyi bilen Hz. Yakup oğluna ileride büyük nîmetlere kavuşacağını ve kendisine peygamberlik verileceğini söyleyerek rüyâsını kardeşlerine anlatmamasını tavsiye etti.
Hz. Yakup'un oğlu Yûsuf'a karşı aşırı muhabbet göstermesini kıskanan diğer oğulları ona haset ettiler. Hazret-i Yûsuf'a tuzak kurup onu öldürmek istediler. Babalarından korktukları için de ne şekilde kötülük yapacaklarını tespit edemediler.
Daha sonra kendi aralarında konuşup Yûsuf aleyhisselâmı yol üzerindeki bir kuyuya atmayı kararlaştırdılar. Yûsuf aleyhisselâmı babalarından alıp, berâberlerinde götürebilmek için hîleye başvurdular. Yûsuf aleyhisselâmı alıp kıra götürdüler ve kervanların geçtiği yolun kenârındaki bir kuyuya attılar. Sırtındaki gömleğini çıkarıp kestikleri bir hayvanın kanıyla boyadılar. Akşam olunca da kanlı gömleği babalarına getirip; “Biz kırda yarış ederken, Yûsuf'u eşyâlarımızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş.” dediler. Hz. Yakup kana bulanmış fakat hiç yırtık ve çizgi bile olmayan gömleğe bakıp oğlu Yûsuf'u kurt yemediğini ve onun hayatta olduğunu anladı. Diğer oğullarına; "O kurdun Yûsuf'uma karşı şefkâti sizden fazlaymış. Vallahi bugüne kadar bu kurt gibi yumuşak huylu bir kurt görmedim. Oğlumu yemiş de sırtından gömleğini bile yırtmamış. Bu söyledikleriniz yalandır. Yûsuf'a ne ettinizse siz ettiniz. Fakat elimden ne gelir. Benim için sabr etmekten güzel bir şey yoktur” dedi. İçli içli ağlayıp, kalbini Allah-ü teâlâya bağladı ve oturdu. Yûsuf aleyhisselâmın ayrılığından dolayı üzülüyor, fakat bu üzüntüsünü kimseye bildirmiyor, hâlinden de kimseye şikâyette bulunmuyor, oğluna kavuşacağı günü hasretle bekliyordu. Hasret ve üzüntüsü sebebiyle ağlamasından dolayı gözlerine ak inmiş göremez olmuştu.
Atıldığı kuyudan bir kervancı tarafından çıkarılan ve Mısır'a götürülerek bir köle diye satılan Yûsuf aleyhisselâm, Mısır Mâliye Nâzırı tarafından satın alındı. Mâliye Nâzırının sarayında özel olarak büyütülen Yûsuf aleyhisselâm, Nâzırın ölümünden sonra Mâliye Nâzırı oldu. Aldığı ekonomik tedbirler sâyesinde, yedi sene müddetle devâm eden kıtlık esnâsında Mısır halkının rahat ve refâh içinde yaşamasını sağladı.
Hz. Yakup Bünyamin dışındaki oğullarını buğday ve erzak almak üzere Mısır'a gönderdi. Yûsuf aleyhisselâm onları tanıdı ve ikrâmlarda bulunarak erzak verdirdi. İkinci defâ gelişlerinde kardeşleri Bünyamin'i de getirmelerini söyledi. Onlar da ikinci gelişlerinde kardeşleri Bünyamin'i getirdiler. Kendi anne-baba bir kardeşi olan Bünyamin'i bir tedbirle yanında alıkoydu. Hz. Yakup'un oğulları üçüncü defâ Mısır'a gidince Yûsuf aleyhisselâm kendini onlara tanıttı. Gömleğini babası Hz. Yakup'a gönderdi. Babasını ve bütün akrabâlarını da Mısır'a dâvet etti. Hz. Yakup gömleği yüzüne gözüne sürünce gözleri açıldı.
Hz. Yakup oğlunun dâveti üzerine bütün akrabâsını alarak Mısır'a gidip oğlu Yûsuf aleyhisselâma kavuştu. Yûsuf aleyhisselâm babasına ve yanındakilere büyük ikrâmlarda bulundu. Kardeşlerini affettiğini bildirdi. Hz. Yakup oğlu hazret-i Yûsuf'a kavuştuktan sonra oğullarıyla birlikte on seneden fazla Mısır'da yaşadı. İyice ihtiyarlayınca oğullarını başına toplayıp, vasiyette bulundu. Oğullarından, tek olan Allah-ü teâlâya ibâdet edeceklerine dâir söz aldıktan sonra vefât etti. Oğulları cenâze namazını kıldılar. Vasiyeti üzerine Kudüs yakınlarındaki Halîl-ür-Rahmân'da bulunan babası İshak aleyhisselâmın yanına defnedildi. Rivâyete göre burada dört kabir vardır. Bunlar İbrâhim aleyhisselâma, İshâk aleyhisselâma, Sâre vâlidemize ve Hz. Yakupâ âittir.
Hz. Yakup dedesi İbrâhim aleyhisselâma gönderilen kitaptaki (sahifelerdeki) emir ve yasakları insanlara tebliğ etti.
Hz. Yakup Allah-ü teâlânın seçtiği, kendi zamânında yaşayan insanların sûret (görünüş) ve sîret (huy ve yaşayış) yönünden en üstünüydü. Buğday benizli, uzun boylu, nâzik yapılı bir bedene sâhipti. Babası, İshâk aleyhisselâm gibi halim selîm, yumuşak huylu, doğru sözlü, kerim ve cömertti. Kur'ân-ı kerîmde Yâkub aleyhisselâmın, dinde kuvvetli olduğu, ihlâs sâhibi olduğu, sâlihlerden olduğu, bitmeyen güzel bir sabra sâhip olduğu, seçkin ve hayırlı kimselerden olduğu ve rüyâ tâbirini iyi bildiği açıklanmıştır. Hz. Yakup'un beş çeşit mûcizesi vardı:
1. Duâsı bereketiyle bir koyunun karnından dört kuzu doğmuştu. Bir kavim gelip, Ey Allah'ın peygamberi, geçen sene koyunlarımız hiç doğurmadı. Cenâb-ı Hakka duâ ediniz, hem bu seneki, hem de geçen seneki kuzuları birden versin, diye ricâ ettiler. Hz. Yakup duâ edince, her bir koyundan dörder tâne doğmak sûretiyle koyunları çoğaldı.
2. Sesi sürekli olup, üç konaklık yerden bile duyulurdu. Düşman askerine bağırdığı zaman korkularından hep kaçarlardı.
3. Hazret-i Yâkûb'un attığı şey, pek uzaklara giderdi. Oğullarını Amâlika kavmiyle muhârebeye gönderince, muhârebe esnâsında Yehûda adlı oğlunun, süngü ve mızrakla silâhı parçalanmıştı. Yehûda, silâhım kırıldı babacığım, bir silâh gönderiniz, diye seslendiği anda, hazret-i Yâkûb işitip, bir dağ başından önceki gibi bir silâh attı ve seslendi. Yehûda sesini işitip, silâhı aldı ve hemen düşmana saldırdı ve gâlib geldi. Halbuki aralarında 360 km'lik mesâfe vardı.
4. Hz. Yakup'un duâsı bereketiyle büyük ve küçük dağlar yerlerinden kalkmışlardır. Kenan ahâlisini dîne dâvet ettiği vakit, orada bulunup, yörenin iki tarafını darlaştıran dağların başka yere naklolunmasıyla, yerlerinin geniş bir saha olmasını istemişlerdi. Hz. Yakup duâ edince, murâdları hâsıl olup, yerleri geniş ve düzlük olup havası da gâyet güzel olarak Hicaz'da en güzel yer olarak tanınmıştır.
5. Kenan ahâlisini îmâna dâvet ettiği vakit, oturdukları yerlerde bulunan dağlık ve taşlık yerlerin, bütün tepe ve taşların toprak olmasını teklif etmişlerdi. Hz. Yakup duâ edince, diledikleri gibi olmuştur.
Hz. Yakup'un en büyüğü Rabil olmak üzere Şem'un, Lâvî, Yehûda, Zablun (Yâlun), İsâhar, Dân, Neftâli, Âşir, Cad, Yûsuf ve Bünyamin adlı on iki oğlu vardı. İsrâiloğulları bu on iki oğlunun neslinden çoğalmışlardır. Yûsuf aleyhisselâmdan sonra akılca en üstün olan Yehûdânın neslinden Dâvûd aleyhisselâm ve Benî İsrâil (İsrâiloğulları) hükümdarları gelmiştir. Bu sebeple İsrâiloğullarına genel olarak Yahûdî de denilmiştir. İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerin çoğu da Yûsuf aleyhisselâmın neslindendir. Kur'ân-ı kerîmde zikr edilen Tâlût da Bünyamin'in neslindendir.
Hz. Yakup'ta «Arkun Nesa» adlı bir hastalık vardı. Siyatik (ırku'n-nesa) Geceleyin ağrısından uyuyamıyordu. Geceyi feryad ederek, bağırarak geçiriyordu, Hz. Yakub: Şayet yüce Allah kendisine şifa verecek olursa hiçbir zaman (deve eti) yememeye ve yine damar bulunan bir yemek yememeye yemin etti, ve böylece bunları kendisine haram kıldı. Bunun üzerine çocukları damarları ayıklayıp etten çıkarmaya başladılar. «Eğer Allah bana şifa verirse en sevdiğim yemeği terkedeceğim.» diye adadı. Böylece develerin etlerini ve sütlerini yemeyi terketti. Başka bir görüş bunu doktorların tavsiyesine uyarak terkettiği tarzındadır.



Konuyla ilgili ayetler
Bakara 132, 133, 136, 140
132. İbrahim de bu dini oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da. "Oğullarını! Allah sizin için bu dini seçti; öyleyse yalnız O'na teslim olmuş müminler olarak can verin!" (de­diler).
            133. Yoksa Ya'kub son nefesini verirken siz orada mıydınız? O sırada Ya'kub oğullarına, "Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?" demiş; onlar da "Senin, ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Tanrı'ya kulluk edeceğiz; biz sadece O'na teslim olduk" demişlerdi.
            136. "Biz Allah'a ve bize indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ ve İsa'ya verilenlere ve bütün peygamberlere rableri tarafından gönderilenlere inandık. Onlar ara­sında ayırım yapmayız; biz O'na teslim olanlarız" deyin,
            140. Yoksa siz İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve sıbtların yahudi yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?" De ki: Siz mi daha iyi bilir­siniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından kendisine verilmiş bir kanıtı sakla­yandan daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.



Âl-i İmrân 84, 93
            84. De ki: "Biz Allah'a ve bize indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve torunlarına indirilenlere; yine Mûsâ, îsâ ve bütün peygamberlere rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlar arasında ayırım yapmayız; biz O'na teslim olanlarız."
            93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceklerin her türlüsü İsrâiloğulları'na helâl idi. De ki: "Doğru söylüyorsanız Tevrat'ı getirip okuyun!"



Nisa 163
163. Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a, torunlara, İsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harun'a ve Süley­man'a variyettik. Davud'a da Zebur'u verdik.




Enam 84
84. Biz ona İshak ve Ya'kub'u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyûb'u, Yûsuf’u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik. Biz, iyi davranan­ları böyle mükâfatlandırırız.



Hûd 71
71-72. Ayakta bekleyen ka­rısı rahatlayıp güldü, hemen ona İshak'ı, ardından da Ya'kub'u müjdeledik. "Vay başıma, ben yaşlı bir kadınken, şu da ihtiyar kocam; ben çocuk mu do­ğuracağım! Doğrusu şaşılacak bir şey!" dedi,
Yûsuf 6, 38, 83-84, 86-87, 96-100
6. İşte böy­lece rabbin seni seçecek, sana rüyada görülenlerin yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Kuşkusuz rabbin çok iyi bilen­dir, hikmet sahibidir.
38. Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dini­ne uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Al­lah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmez­ler.
83. Baba­ları şöyle dedi: "Hayır nefisleriniz sizi böyle bir işe sürükledi. Bana düşen ar­tık güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Şüphesiz O, çok iyi bilendir, hikmet sahibidir,"
84. Onlardan yüz çevirdi, "Âh Yûsufum âh!" diye sızlandı; üzüntüden gözlerine boz geldi. Artık kederini içine gömü­yordu.
86. Ya'kub da şöyle dedi: "Ben gam ve kederimi ancak Allah'a arzediyorum. Ve ben, sizin bileme­yeceğiniz şeyleri Allah tarafından vahiyle biliyorum.
87, Ey Oğullarım! Gidin de Yûsuf’u ve kardeşini iyice araştırın, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Çünkü inkâr edenlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez!"
96. Müjdeci gelince, gömleği yüzüne koyar koymaz Ya'kub tekrar görür hale geldi. Dedi ki: "Ben size, 'Allah ta­rafından (vahiyle) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim' demedim mi?"
97. "Ey Babamız! Bizim günahlarımızın affını dik! Çünkü biz gerçekten hataya düştük" dediler.
98. Ya'kub, "Sizin için rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O çok bağışlayan, pek esirgeyendir" dedi.
99. Yûsuf’un yanına girdiklerinde ana babasını bağrına bastı ve "Al­lah'ın izniyle Mısır'a güven içinde giriniz!" dedi.
100. Ana babasını tahtına oturttu, hepsi onun huzurunda yere kapandılar; Yûsuf dedi ki: "Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın ortaya çıkışıdır; Rabbim onu gerçek­leştirdi. Doğrusu rabbbim bana lütuflarda bulundu: Beni hapishaneden çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozmuş iken daha sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz rabbim dilediğine çok lütufkârdır. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."




Meryem 5, 6, 49, 58
5-6. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endi­şe ediyorum; karım da kısırdır. Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya'kub hanedanına da vâris olsun; rabbim, onu rızana lâyık kıl!"
49. Nihayet İbrahim onlarla ve Al­lah'ın dışında taptıkları şeylerle ilgisini kesince biz ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık, her birini peygamber yaptık.
58. İşte bunlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamber­ler; Âdem'in soyundan, Nûh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in (Ya'kub) soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, Rahmân'ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secde­ye kapanırlar.



Enbiya 72
72. İbrahim'e İshak'ı ve fazladan bir armağan olarak Ya'kub'u lütfettik; her birinin sâlih insan ol­masını sağladık.




Ankebut 27
27. Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık, soyundan gelenlere peygamberlik ve kitap verdik. Ona bu dünyada mükâfatım verdik; o, âhirette de iyiler arasında yer alacaktır.




Sad 45-47
45. Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Yak'ub'u da an.
46. Âhiret yurdunu hatırda tutmadaki samimiyetleri sayesinde onları günahlardan arındırdık.

47. Doğrusu onlar bizim katımızda gerçekten seçkin kılınmış kimseler arasındadırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder