18 Ocak 2017 Çarşamba

HZ SALİH VE SEMUD KAVMİ

Ad kavminden sonra Hicr’de yaşamış bir arap kavmidir. Hicr, Mekke ile Hicaz arasındadır. Semûd Kavminin ise, yapılan araştırmalara ve elde edilen bazı sonuç­lara göre, Asûr hakimiyetinde yaşadığı sanılmaktadır.

Nuh Tufanı ve Ad kavminin helakını bildikleri için evlerini dağları oyarak sağlam ve yüksek bir yerde yaptılar. Bu sayede Allah’ın azabından (su ve fırtına) kurtulabileceklerini zannettiler. Semud kavmi uzun ömürlü insanlardı. Ortalama 300-1000 yıl ömürleri vardı.
Semud kavmi 500 bin nüfusa sahipti, iman edenler 4 bin civarındaydı derler.
Ad ve Semud kavimlerinin Asurlular zamanında (M.Ö. 3000-612) yaşadığı söylenir.
 Azan Semud kavmine Allah, Salih AS 40 yaşında peygamber olarak gönderdi. Ama kavmi ona inanmadı ve ondan reddedemeyeceği bir mucize istedi. Salih AS da Allah’a dua ederek bir kayanın içinden gebe bir deve çıkarttı. Bu bir mucizeydi. Deveyi serbest bırakmalarını, ona dokunmamalarını ayrıca kuyunun suyunun bir gün deveye diğer gün insanlara ait olduğunu ve bu sıraya müdahale edilmemesini sıkı sıkıya tembihledi. Deve suyu içtikten 1 gün sonra içtiği suyu süt olarak tüm insanlara veriyordu.
Semud kavmi arasında kuranda da geçen 9 kişilik bir çete vardı. Bunlar elebaşı olup kavmin ileri gelenlerinden idi. Diğer insanlar da onları ya destekliyor ya da ses çıkarmıyorlardı.
Bu 9 kişilik çete önce deveyi öldürdüler. Salih AS bunlara 3 gün daha yaşayacaklarını söyledi. Bunun üzerine Salih AS’ı da öldürmeye yeltendiler. Ama Allah onların tuzağını boşa çıkardı. Cebrail AS gönderip müthiş bir ses ve şiddetli bir depremle helak edildiler.
Salih AS inanan 4 bin civarındaki insanlar güven içinde Mekke’ye veya Filistin’deki Remle’ye yerleştiler.  

Konuyla ilgili ayetler
            Araf 73-79
            73. Semûd'a da kardeşleri Salih'i (gönderdik). Onlara, "Ey kavmim" de­di, "Allah'a kulluk edin; sizin Ondan başka tanrınız yoktur. Size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında otlasın. Ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar."
74. "Düşünün ki Allah Âd kavminden sonra yerleri­ne sizi getirdi ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler kuruyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini ha­tırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın,"
75. Kavmi­nin ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görülenlerin inanan kesime dediler ki: "Siz Salih'in, rabbi tarafından gönderildiğini bili­yor musunuz?" Onlar da, "Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse ona inanı­rız" dediler.
76. Büyüklük taslayanlar ise "Biz de sizin inandığınızı inkâr edi­yoruz" diye karşılık verdiler.
77. Derken, o dişi deveyi ayaklarını keserek öl­dürdüler, böylece rablerinin emrinden dışarı çıktılar ve "Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı bize getir!" dediler.
78. Bunun üzerine onları o dehşetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yere se­rildiler.
79. Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Andolsun ki ben size rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt ver­dim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz."



Tevbe 70
70. Onlara kendilerinden öncekilerin, Nûh, Âd ve Semûd top­lumlarının, İbrahim'in kavminin, Medyen halkının ve yıkılıp giden beldeler ahalisinin haberleri gelmemiş miydi? Onlara peygamberleri apaçık delillerle geldiler. Demek ki Allah onlara zulmetmiş değildi, asıl onlar kendilerine zul­metmişlerdi.



Hud 61-68, 89, 95
61. Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi kî: "Ey Kav­mim! Allah'a kulluk ediniz; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yer­den var etti ve size orayı mamur hale getirme görevi verdi. O halde O'ndan mağfiret isteyiniz; sonra O'na tövbe ediniz. Şüphesiz rabbim yakındır, duala­rı kabul eder,"
62. Dediler ki: "Ey Salih! Sen bundan önce içimizde kendisine ümit bağlanan biriydin. Şimdi babalarımızın taptığı şeylere tapmaktan bi­zi engellemeye mi kalkışıyorsun? Doğrusu bizi davet ettiğin konuda ciddi bir şüphe içindeyiz."
63. Salih dedi ki: "Ey Kavmim! Bir de şöyle düşününüz: Ya ben rabbimden verilmiş apaçık bir delile dayanıyorsam ve O bana kendinden bir lütufta bulunmuşsa! Bu durum karşısında O'na âsi olursam beni Allah'a karşı kim korur? (Bu davranışınızla) bana ancak zararda olduğunuzu daha iyi görme imkânı veriyorsunuz.
64, Ey Kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın devesi. Onu bırakınız Allah'ın mülkünde otlasın. Ona kötülük etmeyiniz; sonra sizi, yaklaşan bir azap yakalar."
65. Fakat Semûd kavmi, o deveyi hun­harca öldürdü, Salih de "Yurdunuzda üç gün daha yaşayınız!" dedi. Bu, ya­lanlanmayacak bir tehdit idi.
66. Emrimiz gelince Salih'i ve onunla beraber iman edenleri bizden bir rahmet olarak helak olmak ve o günün zilletine uğ­ramaktan kurtardık. Şüphesiz rabbin kuvvetlidir, üstündür.
67. Zulmedenle­ri de o korkunç ses yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
68. Sanki orada hiç oturmamışlardı. İşte böyle, Semûd kavmi rablerini inkâr etti, Vay Semûd'un haline!
89. Ey Kavmim! Sakın bana karşı düşmanlığınız sizi, Nûh kavminin veya Hûd kavminin yahut Salih kavminin başlarına gelenlerin benzeri bir musibetin başınıza gelmesine sebep olacak günaha sizi sürüklemesin! Lût kavmi zaten sizden uzak değildir.
95. Sanki orada hiç oturmamışlardı. İşte böyle, Semûd'un yıkıldığı gibi Medyen de yıkılıp gitsin!

İbrahim 9-18
9. Sizden öncekiler, Nûh kavimi, Âd ve Semûd hakkındaki bilgiler size ulaşmadı mı? Onlardan sonra gelenleri ise Ancak Allah bilir. Peygamberleri onlara mucizeler getirdi de ellerini ağızlarına götürüp, "Biz size gönderilene inanmıyoruz, bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz" dediler.
10. Peygamberleri, "Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında bir şüp­he mi var? O, günahlarınızı bağışlamak için size bir çağrıda bulunuyor ve si­ze belli vakte kadar da süre veriyor" dediler. Onlar, ''Siz de bizim gibi sade­ce insansınız; bizi atalarımızın tapmış olduğu tanrılardan uzaklaştırmak isti­yorsunuz. O halde bize, açık bir delil getirin!" diye cevap verdiler.
11. Pey­gamberleri onlara şöyle dediler: "Doğrusu biz de sizin gibi sadece insanız; fa­kat Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemiz mümkün değildir. Müminler ancak Allah'a dayan­sınlar.
12. Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette göğüs gereceğiz." Tevekkül edenler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
13-14. İnkarcılar peygamberlerine, "Andolsun ya dinimize dönersiniz ya da sizi kesinlikle yurdumuzdan çıkarırız!" dediler. Bunun üzerine rableri on­lara, "O zalimleri elbette helâk edeceğiz ve onlardan sonra sizi mutlaka o yur­da yerleştireceğiz! Bu lütuf, huzuruma çıkmanın kaygısını taşıyan ve tehdi­dimden çekinenler içindir" diye vahyetti.
15. Peygamberler yardım isteyip bunu elde ettiler. Bütün inatçı zorbalar da hüsrana uğradı.
16. Ardından da cehennem gelecek, orada zorbaya irinli su içirilecektir!
17. Onu yutmaya ça­lışacak, fakat boğazından geçiremeyecektir, ona her taraftan ölüm gelecek, ama ölmeyecektir; ardından da şiddetli bir azap vardır.
18. Rablerini inkâr edenlerin durumu şöyledir: Yapıp ettikleri kül yığınına benzer; fırtınalı bir günde rüzgâr onu savurur. Kazandıkları hiçbir şeye yaramaz. İşte bu (sonu­cu gerektiren davranış) derin sapıklıktır.



İsra 3, 17, 59
3. Ey Nûh ile bir­likte taşıdıklarımızın soyundan gelenler! Bilesiniz ki Nûh çok şükreden bir kul idi.        
17. Nuh'tan sonraki nesillerden nicelerini helak ettik. Kulları­nın günahlarını bilip görmede rabbim yeterlidir.
59. Bizi işaretler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin bunları yalanlamış olmasıdır. Nite­kim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere dişi deveyi vermiştik, ama ona (inanmayıp) kötülük yaptılar. Oysa biz mucizeleri yalnızca korkutup uyar­mak için göndeririz.



Hicr 80-84
80. Kuşkusuz Hicr halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
81. Oysa onlara âyetlerimizi de gönderdik, fakat bunlara sırt çevirdiler.
82. On­lar, güvende olmak üzere dağları oyarak barınaklar yaparlardı.
83. Ama so­nunda sabaha girerlerken korkunç ses onları da yakaladı!
84. Aldıktan ted­birin kendilerine hiçbir faydası olmadı.

                      

Hac 42
Ve eğer seni yalanlarlarsa -üzülme- muhakkak ki, onlardan evvel Nuh, Ad ve Semud kavmi de -Peygamberlerini- yalanlamışlardı.




Furkan 38-39
38. Âd'ı, Semûd'u, Res halkını, bunlar arasında daha birçok nesli de (cezalandırdık).
39. Oysa her birine ibretli örnekler vermiştik. Nihayet hepsini kırıp geçirdik.




Şuara 141-158           
141. Semûd kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
142. Kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?
143. Bakınız, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
144. Artık Allah'a karşı gelmekten sakınınız ve bana itaat ediniz.
145. Bunun için sizden bir karşılık beklemiyorum. Benim ecrimi vermek yalnız âlemlerin rabbine aittir.
146-149. Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, meyveleri uç vermiş hurma ağaçlarının arasında güven içinde bırakılacağınızı ve dağlardan ustaca evler oyup yapmaya devam edebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
150. Artık Allah'tan korkunuz ve bana itaat ediniz.
151-152. Yeryüzünde düzeni bozan ama düzeltmeye yanaşmayan aşırıların istediklerini yapmayınız."
153. Dediler ki: "Kuşkusuz sen, kendisine büyü yapılmış birisin!
154. Sen de yalnızca bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlü isen, haydi bize bir mucize getir."
155-156. Salih: "İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayınız, yoksa büyük bir günün azabı yakanıza yapışır" dedi.
157-158. Buna rağmen onlar deveyi kestiler, ama yaptıklarına pişman oldular; çünkü onları azap yakaladı. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
                       


Neml  45-53
45. Semûd kavmine, "Allah'a kulluk edin" demesi için kardeşleri Salih'i gönderdik. Ama hemen birbiriyle çekişen iki grup oluverdiler.
46. Salih, "Ey kavmim, dedi, iyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz; size merhamet edilmesi için Allah'tan bağış dilseniz olmaz mı?"
47. Şöyle cevap verdiler: "Sen ve beraberindekiler bize uğursuz geldiniz." Sâlih, "Uğursuzluğunuz Allah'ın elindedir. Doğrusu siz imtihana çekilen bir topluluksunuz" dedi.
48. 0 şehirde dokuz elebaşı vardı; bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyor, iyileştirme ve düzeltme cihetine gitmiyorlardı.
49. Allah'a and içerek aralarında şöyle konuştular: "Gece baskınıyla onu ve ailesini öldürelim, sonra velisine, "Biz Salih ailesinin öldürülmesi sırasında orada değildik, gerçekten doğru söylüyoruz" diyelim.
50. Onlar böyle bir tuzak kurdular, biz de kendileri farkında obuadan bir plan kurduk.
51. Bak işte tuzaklarının sonu ne oldu: Onları da kavimlerini de (nasıl) toptan helak ettik!
52, İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda ibret vardır.
53, İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları ise o felâketten kurtardık.     




Ankebut 38
38. Ad ve Samûd kavimleri de öyle. Onların durumlarını meskenlerinin kalıntıları size apaçık gösteriyor. Şeytan onlara, (kötü) işlerini güzel gösterip kendilerini doğru yoldan saptırmıştı; oysa gerçeği görme yeteneğine de sahiplerdi.




Sad 12-14
12-13. Bunlardan önce Nûh kavmi, Ad kavmi, güç ve itibar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da gerçeği yalanlamışlardı. Onlar, (inkârda) birleşmiş topluluklardı.
14. Hepsi de elçileri yalancılıkla suçladılar, bu yüzden de kendilerini cezalandırmam hak oldu




Mümin 30-31
30. İnanan kişi de şöyle dedi: "Ey kavmim! Doğrusu vaktiyle (peygamberlerine karşı) gruplar oluşturmuş eski toplulukların yaşadıkları felaketlerin benzerinin sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum:
31. Nûh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonrakilerin duruma gibi. Allah asla kulları için zulmü istemez.

Fussilet 13-17
13. Eğer onlar yine de yüz çevirirlerse de ki: "Sizi, Âd ve Semûd'un başına düşen yıldırım gibi bir yıldırıma karşı uyarıyorum."
14. Hani onlara peygamberler gelip (ikna etmek için) her yolu deneyerek "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" demişlerdi. Ama onlar, "Rabbimiz (buna inanmamızı) isteseydi mutlaka (elçi olarak) melekler gönderirdi. Bu durumda biz, elçiliğinizle gönderilen şeyi reddediyoruz" dediler,
15. Anılan Âd kavmi, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve "Bizden daha güçlü kim var!" dediler. Onları yaratan Allah'ın kendilerinden daha güçlü olduğunu düşünmezler miydi? Onlar, âyetlerimizi de inatla inkâr ediyorlardı.
16. Sonunda dünya hayatında onlara alçaltıcı cezayı tattırmak için o kara günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Âhiret azabı ise daha da alçaltıcı olacak, onlara yardım da edilmeyecektir.
17. Semûd kavmine gelince, onlara doğru yolu gösterdik ama körlüğü, doğru yolu görmeye tercih ettiler; nihayet kendi yapıp ettiklerinin sonucu olarak alçaltıcı bir yıldırım azabı yakalayıverdi onları!




Kaf 12-14
12. Bunlardan önce Nuh kavmi, Ress ve Semûd halkı,
13. Âd, Firavun ve Lût'un kardeşleri,
14. Eykeliler ve Tübba' kavmi de yalanlamış­lar, hepsi peygamberleri yalancılıkla suçlamıştı; sonunda onları uyardığım şey başlarına geldi.





Zariyat 43-45
43. Semûd'da da (ibretler var). Onlara "Bir süreye kadar faydalanın bakalım!" denmişti.
44. Rablerinin buyruğuna uymayı kendilerine yediremediler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıverdi!
 45. Yerlerinden bile kalkamadılar ve kim­seden yardım da alamadılar.





Necm 50-51
50 Ve şüphe yoktur ki, O’dur önceden gelip geçen Âd kavmini helak eden
51. Ve Semud'u -da O helak etti- artık -onlardan hiçbirini- bırakmadı

Kamer 23-31
23. Semûd kavmi de uyarıları ciddiye almadılar.
24. Dediler ki: "İçimiz­den tek başına bir beşere mi uyacağız? O takdirde doğru yoldan sapmış olur, yanarız.
25. Dahî mesaj içimizden ona mı gönderilmiş? Hayır o, yalancı küs­tahın biri!"
26. Yarın onlar asıl yalancı küstah kimmiş görecekler!
27. (Allah Salih'e şöyle buyurdu:) "Şüphesiz biz dişi deveyi onları sınamak için gönder­miş bulunuyoruz. Şimdi sen onların ne yapacağını izle ve sabret.
28. Bir de onlara, suyun aralarında paylaşımlı olacağını bildir. Her biri sırası geldi­ğinde hazır bulunsun."
29. Derken ilgili adamlarını çağırdılar; o da (deveye) düşürüp hunharca öldürdü.
30. Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın.
31. Üzerlerine tek bir ses yolladık da hayvan ağılındaki kuru çalılar gibi oluverdiler.




Hakka 4-5      
4. Semûd ve Ad, alınlarına çarpacak gerçeği yalan saymışlardı.
5. Semûd kavmi çok şiddetli bir depremle helak edildi.     




Fecr  6-13                              
6. Görmedin mi, rabbin ne yaptı Âd kavmine;
7-8. Memleketler içinde benze­ri yaratılmamış olan, sütunlarla dolu İrem'e;
9. Vadide kayaları oyarak şehir yapan Semûd'a;
10. Güçlü Firavun'a?
11. İşte bunların hepsi ülkelerinde az­gınlık etmişlerdi.
12. Oralarda fesat çıkarıp durdular.
13. Bu yüzden rabbin onların üzerine ceza kırbacı yağdırdı.




Şems 11-14
11. Semûd kavmi, hak tanımazlığı yüzünden (peygamberini) yalanladı.
12. En azılısı cüretle ileri atıldığında;
13. Allah'ın elçisi onlara, "Allah'ın de­vesine ve onun su hakkına dokunmayın" demişti.

14. Fakat onlar ona inanmayıp deveyi kestiler. Bunun üzerine rableri, günahları sebebiyle onlara ar­dı arkası kesilmez felâketler göndererek hepsini helak etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder